Nilgün Göktepe, Emine Türkmen, İbrahim Fener, Begüm Yalçın, Seda Sarıköse doi: 10.5222/SHYD.2021.54366Sayfalar 139 - 147
Amaç: Bu çalışmanın amacı, hemşirelerin bireysel, mesleki ve çalışma ortamı özelliklerinin bakım kalitesi algılarına etkisini incelemektir. Yöntem: Bu kesitsel çalışma, 400 hemşirenin çalıştığı bir üniversite hastanesinde, en az bir yıldır bu hastanede çalışan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 154 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, üç bölümden oluşan çevrim içi anket ile toplanmıştır. Anket, hemşirelerin bireysel, mesleki ve iş ortamı özellikleri ile bakım kalitesinden doyumunu belirlemeye yönelik sorular ve “Hemşirelik İş İndeksi-Hemşirelik Çalışma Ortamını Değerlendirme Ölçeği”nden oluşmuştur. Veri analizinde tanımlayıcı istatistikler ve lojistik regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Hemşireler, hasta bakım kalitesini 7,53±1,85 (0-10 üzerinden) olarak değerlendirmiştir. Hemşirelik çalışma ortamı ölçeği puanı ortalaması 2,77±0,54 olarak bulunmuştur. Lojistik regresyon analizinde, hemşirelerin bakım kalitesi algısının “hemşirelik çalışma ortamına ilişkin bakım için gerekli kaynakların sağlanması, yetkinlik düzeyi, insan gücü ve diğer kaynakların yeterliliği, mesleki deneyim süresi ve hemşirelerin yönetime katılması ve temsil gücü”nden etkilendiği saptanmıştır (Nagelkerke R2=%58, p<,05). Sonuç: Hemşirelerin bakım kalitesi algısı, hastanede oluşturulan hemşirelik çalışma ortamı özelliklerinin yanı sıra kendilerini yetkin bulmaları ve deneyim süreleri ile yakından ilişkilidir. Yönetici hemşirelerin, çalışma ortamında yeterli insani ve diğer kaynakları sağlamasının yanı sıra yönetime katılımı desteklemesi, çalışanların yetkinliklerini geliştirmelerine fırsat sağlaması bakım kalitesinin artmasına katkı sağlayacaktır.
Aim: The aim of this study is to examine the effect of nurses’ individual, professional and work environment characteristics on their perceptions of quality of care. Method: This cross-sectional study was conducted in a university hospital where 400 nurses were employed, and conducted with 154 nurses who have been working in this hospital for at least one year and volunteered to participate in the study. The data were collected with an online questionnaire consisting of three parts. The survey form contained questions about the personal, professional characteristics, and workplace environment of the nurses, and their satisfaction levels about their perceptions of quality of nursing care, the Practice Environment Scale of the Nursing Work Index. Descriptive statistics and logistic regression analysis were used in data analysis. Results: Nurses rated their perceptions of quality of nursing care (mean score: 7.53±1.85; range: 0-10). The mean score of nursing work environment scale was 2.77±0.54. In the logistic regression analysis, it was determined that nurses’ perception of quality of nursing care was affected by “provision of necessary funding sources for quality of nursing care, competency level, staffing and resource adequacy total professional experience, nurse participation in hospital affairs (Nagelkerke R2=58%, p<.05). Conclusion: The nurses’ perception of the quality of care is closely related with nursing work environment in the hospital, their perceived self-competence and duration of their professional experience. Support provided by the managers about participation in management processes, providing opportunities for employees to develop their competencies, as well as providing adequate human and other resources in the working environment, will contribute and increase the quality of care.
Amaç: Bu araştırma, hemşirelerin örgütsel sinizm ile örgütsel bağlılık düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tasarımda gerçekleştirilen çalışmada, veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgi Formu, Örgütsel Sinizm ölçeği ve Örgütsel Bağlılık Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma, araştırmacı tarafından devlet hastanelerinde çalışan 280 hemşireye anket uygulanarak yürütülmüştür. Veriler SPSS 23.0 paket programı kullanılarak, bağımsız student t-testi, One-Way ANOVA, Mann Whitney U, Kruskal Wallis, Pearson ve Spearman korelasyon testleriyle analiz edilmiştir. Bulgular: Hemşirelerin kendilerini iş yerinde rahat hissetme, çalışılan birim ve kendilerini iş yerine ait hissetme değişkenleriyle yapılan karşılaştırmalarda anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir (p<,05). Örgütsel Sinizm Ölçeği toplam puan ortalaması 37,98±10,71, Örgütsel Bağlılık Ölçeği’nin ise 52,60±8,40 olduğu saptanmıştır. Örgütsel sinizm ölçek toplamıyla örgütsel bağlılık ölçeği duygusal, devam ve normatif bağlılık arasında olumlu yönde zayıf ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: Çalışmanın sonucunda; iş yerinde kendini rahat ve kendini iş yerine ait hisseden hemşirelerin daha düşük, yoğun bakımda çalışan hemşirelerin daha yüksek örgütsel sinizm düzeyine sahip oldukları saptanmıştır. Ameliyathanede çalışan, kendini iş yerinde rahat ve kendini iş yerine ait hisseden hemşirelerin örgütsel bağlılık düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Örgütsel sinizm ölçek toplamıyla duygusal ve devam bağlılığı alt ölçek boyutları arasında negatif, normatif bağlılıkla olumlu yönde zayıf bir ilişki saptanmıştır.
Aim: This research was conducted to determine the relationship between organizational cynicism and organizational commitment of the nurses Method: This study was conducted in a descriptive -correlational design. “Personal Information Form, Organizational Cynicism Scale (OCS) and Organizational Commitment Questionnaire (OCQ)” were used as the data collection tools. The research was conducted by the researcher by applying a questionnaire to 280 nurses working in state hospitals. Data were analysed using SPSS 23.0 package program, independent Student’s t-test, One-Way ANOVA, Mann- Whitney U, Kruskal- Wallis, Pearson and Spearman correlation tests. Results: It was determined that there was a significant difference as a result of the comparisons made with the variables of nurses’ feeling comfortable in their workplaces, the unit in which they were working and their feeling of belonging to their workplace (p<,05). The mean total score of the Organizational Cynicism scale was 37.98±10.71, and the Organizational Commitment scale was 52.60±8.40. A relationship was determined between the organizational cynicism scale total score and affective, continuance and normative commitment subdimensiions in the organizational commitment scale. Conclusion: The results of the study revealed that nurses who were feeling comfortable in their workplaces and had feeling of belonging to their workplaces had lower levels of organizational cynicism, while nurses who were working in the intensive care units had higher levels of organizational cynicism. The organizational commitment levels of the nurses working in the operating room, feeling comfortable in their workplaces, and feeling of belonging to their workplaces were relatively higher. A negative relationship was found between the organizational cynicism scale total score and affective and continuance commitment subscales. On the other hand, a weak positive relationship was found between the organizational cynicism scale total score and normative commitment.
Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin liderlik yönelimleri ile öğrenme biçimleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte yapılmıştır. Veriler bir üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 140 öğrenciden elde edilmiştir. Verilerin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu, Liderlik Yönelimleri Ölçeği ve Kolb’un Öğrenme Biçimleri Envanteri” kullanılmıştır. Veriler sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma gibi tanımlayıcı istatistikler ve Pearson korelasyon testleri ile analiz edilmiştir. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin insana yönelik liderlik boyutu özelliklerinin en fazla, dönüşümsel liderlik boyutu özelliklerinin ise en az sergilenen liderlik davranışları olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin çoğunun değiştiren (%38,6) ve özümseyen (%26,4) tip öğrenme biçimine sahip olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin liderlik yönelimleri ve öğrenme biçimleri arasında olumlu, anlamlı ve orta düzeyde bir ilişki olduğu görülmüştür (r>0,30, p<0,01). Sonuç: Bulgular, hemşirelik öğrencilerini geleceğin liderleri olarak hazırlamak için hemşirelik eğitim programlarının düzenlenmesinde öğrencilerin öğrenme biçimlerinin belirlenmesinin ve tüm öğrenme biçimlerinin dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.
Aim: This research was conducted to determine the relationship between leadership orientations and learning styles of nursing students. Method: The study was a descriptive, and correlational research. The data were obtained from 140 students in the nursing department of an university who were volunteered to participate in the study. Personal Information Form, Leadership Orientation Scale and Kolb’s Learning Styles Inventory were used to collect data. The data were analyzed using descriptive statistics involving numerical values, percentages, mean and standard deviation, and Pearson correlation tests. Results: The nursing students obtained the highest scores in the human resources leadership and the lowest scores in the political leadership domain. It was determined that most of the students had diverger (38.6%) and assimilator (26.4%) type learning styles. A positive, significant and moderate relationship between students’ leadership orientations and learning styles was determined (r> 0.30, p <0.01). Conclusion: Results indicate that in order to prepare nursing students as leaders of the future, during arrangement of nursing training programs all learning styles including the learning styles of students have to be taken into account.
Amaç: Bu araştırmanın amacı, hemşireler ile hastaların iletişim biçimlerini, sorunlarını ve beklentilerini belirlemektir. Yöntem: Araştırma, nitel araştırma yöntemi kapsamında ve durum çalışması deseni kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, gözlem ve yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda, Aralık 2019 tarihinde bir üniversite hastanesi kliniğinde çalışmakta olan beş hemşire ve yatmakta olan beş hasta ile görüşme ve gözlem yapılmıştır. Gözlem ve görüşmelerden elde edilen nitel verilerin analizinde, içerik analizi yöntemi kullanılarak temalar oluşturulmuştur. Bulgular: Araştırma, tanıtıcı özelliklerle birlikte yarı yapılandırılmış görüşmelere ve gözlemlere ilişkin bulgular şeklinde sunulmuştur. Görüşmeler sonucunda elde edilen bulgular; iki ana tema, üç alt tema ve her bir alt temanın altında ise kodları yer alacak şekilde incelenmiştir. Sonuç: Araştırma sonucunda daha iyi bir iletişim kurmak için karşılıklı empatinin kurulması, eğitim düzeyinin arttırılması, hasta yakınmalarının dikkate alınması, kurumların teknolojik donanımlarını geliştirerek çalışan sayısını arttırması, güven ortamı oluşturularak eşgüdüm ortamının sağlanması, hemşirelerin işlerini severek yapması, terapötik iletişim becerisi kazandırılması ve özellikle tıbbi terimlerin anlaşılır bir biçimde açıklanması gibi önemli bulgular elde edilmiştir.
Aim: The aim of this research is to determine the ways of communication between nurses and patients, the relevant problems, and expectations. Method: The research was carried out within the scope of qualitative research model and using the case study design. Observation and semi-structured interview methods were used in the study. In this context, interviews and observations were made with five nurses working in a university hospital clinic and five inpatients in December 2019. In the analysis of qualitative data obtained from observations and interviews, themes were created using the content analysis method. Results: The research was presented as findings on semi-structured interviews and observations together with introductory features. Findings obtained as a result of the interviews were analyzed as two main themes, three subthemes and codes under each subtheme. Conclusion: To establish a better communication as a result of the research; significant findings were obtained related to the issues of establishing mutual empathy, increasing the level of education, taking patient complaints seriously, increasing the number of employees by improving the technological equipment of institutions, ensuring coordination by creating an atmosphere of trust, nurses’ doing their job lovingly, gaining therapeutic communication skills, and especially explaining medical terms in a comprehensible manner.
Amaç: Bu çalışma, yönetici hemşirelerin iş stresi, çalışma memnuniyetleri ile kurumdan ayrılma niyetlerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı olarak planlanan bu çalışma Haziran-Temmuz 2019 tarihleri arasında bir il merkezindeki farklı altı hastanede görev yapan 100 yönetici hemşirenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Veriler “Kişisel Bilgi Formu ve Algılanan İş Stres Düzeyi Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde ‘‘SPSS 20.0’’ istatistik paket programı kullanılmıştır. Verilerinin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, Man Whitney-U, Kruskal Wallis, Cronbach alfa katsayısı analiz yöntemleri kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan yönetici hemşirelerin iş stres düzeyi puan ortalaması 2,40±0,51 olarak bulunmuştur. Yönetici hemşirelerin %48’nin yönetici hemşire olarak çalışmaktan memnun olduğu ve %72’sinin kurumdan ayrılma niyetinde olmadığı saptanmıştır. Yönetici hemşire olarak çalışmaktan memnun olma durumu ve kurumdan ayırılma niyetine göre yönetici hemşirelerin iş stres düzeyinin farklılaştığı belirlenmiştir (p<.005). Sonuç: Yönetici hemşirelerin iş stres düzeylerinin, sağlık ve verimlilik bakımından en uygun stres düzeyi olan “D” grubunda olduğu, kurumdan ayrılma niyeti olan ve yönetici hemşire olarak çalışmaktan memnun olmayanların iş stresinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.
Aim: This study was carried out to examine the job stress, job satisfaction and intention to leave the institution of the manager nurses. Method: This descriptive study was carried out with the participation of 100 manager nurses working in six different hospitals in a city center between June and July 2019. Data were collected using the Personal Information Form and the Perceived Job Stress Level Scale. “SPSS 20.0” statistical package program was used in the analysis of the data. Number, Percentage, Man Whitney-U, Kruskal Wallis, Cronbach Alpha Coefficient analysis methods were used in the evaluation of the data. Results: The mean job stress level score of the manager nurses participating in the study was found to be 2.40±0.51. It was determined that 48% of the manager nurses were satisfied with working as executive nurses and 72% of them did not consider leaving the institution. It was determined that the job stress levels of the manager nurses differed according to their satisfaction with working as a manager nurse and their intention to leave the institution (p<.005). Conclusion: It was found that the job stress levels of manager nurses were the most favorable stress level in terms of “D” group health and productivity, and those who had the intention of leaving the institution and who were not satisfied with working as manager nurses had higher job stress.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, hemşirelerin profesyonel değerlerini belirlemektir. Yöntem: Araştırma, İstanbul ilinde bulunan Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim ve araştırma hastanesinde görev yapan 257 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikte yapılan çalışmanın verileri tanıtıcı bilgi formu ve “Hemşirelerin Profesyonel Değerleri Ölçeği” ile toplanmış ve elde edilen veriler SPSS 21.0 programı ile değerlendirilmiştir. Toplanan veriler; yüzde, ortalama, bağımsız gruplarda t testi ve Kruskal-Wallis testi ile analiz edilmiştir. Bulgular: Katılımcıların, Hemşirelerin Profesyonel Değerleri Ölçeği’nden aldıkları genel puan ortalaması 124,49±16,80’dir. Hemşirelerin cinsiyeti, eğitim düzeyleri, çalıştıkları birim, bakım verilen hasta sayısı, bilimsel yayın izleme ve bilimsel etkinliklere katılma durumları ile ölçek genel toplam puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,05). Bilimsel yayınları her zaman izlediğini belirten hemşirelerle, bilimsel etkinliklere her zaman katıldığını belirten hemşirelerin profesyonel değerlerinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Hemşirelerin profesyonel değerler açısından yüksek puana sahip oldukları ancak hem eğitim sürecinde hem de mezuniyet sonrası profesyonel değerler, bilimsel yayın okuma ve bilimsel etkinliklere katılım gibi konularda desteklenmelerinin önemli olduğu belirtilebilir.
Aim: The aim of this study is to determine the professional values of nurses. Method: The research was carried out with 257 nurses working in a Training and Research hospital affiliated to the Ministry of Health in Istanbul province. Data of the descriptive and cross-sectional study were collected with the socio-demographic data form and the Nurses’ Professional Values Scale, and evaluated with the SPSS 21.0 program. Percentage, mean, independent groups t-test and Kruskal-Wallis test were used to analyze the collected data. Results: The general point average of the participating nurses on the Nurses’ Professional Values Scale was 124.49 ± 16.80. A statistically significant difference was found between the nurses ‘gender, education levels, the unit they work in, the number of patients being cared for, the status of following scientific publications, participating in scientific activities and the overall score of the Nurses’ Professional Values Scale (p <0.05). Nurses who stated that they always followed scientific publications and indicated that they always participated in scientific activities had higher professional values. Conclusion: It can be stated that nurses have higher scores in terms of professional values, but there is a need for institutional support both in the education process, in maintaining professional values after graduation, in keeping up with scientific publications and participating in scientific activities. Keywords: Profession, pr
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma bir üniversite hastanesinde çalışan hemşirelerin çalışma ortamına ilişkin algılarının belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı nitelikte olan bu araştırmanın evrenini bir üniversite hastanesinde çalışan 853 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemine ise araştırmaya katılmayı kabul eden 598 hemşire dahil edilmiştir. Araştırmaya katılım oranı %70.10’dur. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Hemşirelik İş İndeksi-Hemşirelik Çalışma Ortamını Değerlendirme Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde frekans, aritmetik ortalama, standart sapma, bağımsız değişkenler arasındaki farkı değerlendirmek amacıyla tek yönlü ANOVA, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri ayrıca farkın hangi gruptan kaynaklandığını belirlemek amacıyla Tukey HSD testi ve Benferonni Düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanılmıştır. BULGULAR: Çalışma ortamı ölçeği puan ortalaması 2,56±0,57olarak bulunmuştur. Hemşirelerin çalışma ortamı algısını hemşirelerin yaşı, medeni durumu, eğitim düzeyi, kurumda çalışma süresi, mesleki deneyim süresi, pozisyon ve çalışılan birimin etkilediği belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada, hemşirelerin çalışma ortamını orta düzeyde değerlendirdikleri bulunmuştur. Hemşirelerin çalışma ortamı algısını: yaş, medeni durum, eğitim düzeyi, kurumda çalışma süresi, mesleki deneyim süresi, yönetim görevi durumu ve çalışılan birimin etkilediği belirlenmiştir.
INTRODUCTION: This study was carried out to determine the perceptions of nurses working in a university hospital about the working environment. METHODS: The universe of this descriptive study consists of 853 nurses working in a university hospital. The sample of the study was included 598 nurses who agreed to participate in the study. The rate of participation in the research is 70.10%. The data were collected with the Personal Information Form, Nursing Work Index-The Practice Work Environment Scale. In the evaluation of the data, one-way ANOVA, Mann Whitney U and Kruskal Wallis tests were used to evaluate the difference between frequency, arithmetic mean, standard deviation, independent variables, and Tukey HSD test and Benferonni Corrected Mann Whitney U test were used to determine which group the difference originated from. RESULTS: Nursing Work Index-The Practice Work Environment Scale mean score was found to be 2.56 ± 0.57. It was determined that the nurses 'perception of the working environment was influenced by the nurses' age, marital status, education level, duration of work in the institution, duration of professional experience, position and the unit they work in. DISCUSSION AND CONCLUSION: IIn this study, it was found that nurses evaluated the working environment at a intermediate. It was determined that the nurses' perception of the working environment: was influenced by age, marital status, education level, working time in the institution, professional experience duration, management duty status and the unit they work in.
Amaç: Bu araştırmanın amacı, farklı kuşak hemşirelerin mesleğe bağlılıklarının belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel ve karşılaştırmalı tasarımda yapılan bu araştırma, Mayıs- Haziran 2019 tarihleri arasında Türkiye’nin doğusunda bir ilde yürütülmüştür. Araştırma bir üniversite hastanesinde çalışan ve kullanılabilir veri elde edilen 291 hemşire ile yapılmıştır. Araştırma verilerini toplamak için “Kişisel Bilgi Formu ve Hemşirelikte Mesleğe Bağlılık Ölçeği” kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelerin “Mesleki Bağlılık Ölçeği” puan ortalamasının 76,08±12,94 olduğu saptanmıştır. X kuşağı hemşirelerin puan ortalamasının 78,65±12,32, Y kuşağının 75,35±13,18 ve Z kuşağının ise 76,27±12,92 olduğu belirlenmiştir. Cinsiyet ile eğitim değişkenin bir arada ölçek toplam puanı üzerinde %3 oranında etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Kuşak, cinsiyet ve eğitim değişkenlerinin de bir arada ölçek toplam puanı üzerinde %2,2 anlamlı bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Hemşirelerin mesleki bağlılıklarının ortalanın üstünde olduğu, mesleki bağlılıkları en yüksek hemşire grubunun X kuşağı olduğu saptanmıştır. Kuşak, cinsiyet ve eğitim değişkenlerinin ayrı ayrı mesleki bağlılığı anlamlı etkilemediği; birlikte mesleki bağlılığı etkiledikleri saptanmıştır.
Aim: The aim of this study was to determine the professional commitment of nurses belonging to different generations. Method: This study with a descriptive, comparative and cross-sectional design was conducted from May to June 2019 in a province in eastern Turkey. The research was carried out with 291 nurses working in a university hospital with usable data. “Personal Information Form and Nursing Professional Commitment Scale” were used. Results: The mean score of the Nursing Professional Commitment Scale was found to be 76.08 ± 12.94. The mean scores of the nurses in the X ( 78.65 ± 12.32), Y ( 75.35 ± 13.18) and Z ( 76.27 ± 12.92) generations were as indicated. The combination of gender and education variables had a 3% effect on the total score of the Nursing Professional Commitment Scale. Generation, gender and education variables in combination have been determined to have a significant effect of 2.2% on the total score of the Nursing Professional Commitment Scale. Conclusion: It was found that the nurses’ professional commitment was above the average level and the nurses group with the highest professional commitment belonged to the X generation. Generation, gender and education variables did not significantly affect professional commitment separately; but they were found to affect professional commitment when used in combination.
Amaç: Kadın doğum kliniklerinde çalışan hemşire ve ebelerin tıbbi hatalarda hukuki sorumluluklara ilişkin bilgi ve tutumlarının belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı tipte yapılan araştırmaya bir üniversite hastanesinin kadın sağlığı ve hastalıkları kliniğinde çalışan 42 hemşire ve 67 ebe olmak üzere 109 kişi katılmıştır. Veriler ‘’Kişisel Bilgi Formu’’, ‘’Hemşire ve Ebelerin Tıbbi Hatalarda Hukuki Sorumluluğa İlişkin Bilgi Formu’’ ve ‘’Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği’’ ile toplanmıştır. İstatiksel analizde yüzde, ortalama ve standart sapma, ki-kare analizi ve bağımsız t testi kullanılmıştır. Bulgular: Hemşire ve ebelerin tıbbi hata yapma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0,.05). Tıbbi hatalara ilişkin meslek hukuku konusunda özel ve kamu hastanelerinin mevzuat farklılığı, tıbbı hata davalarında sorumluluk ve ceza konularında ve davaların görüldüğü mahkemeler konusunda bilgi eksikliği olduğu belirlenmiştir. Çalışmaya katılan hemşire ve ebelerin tıbbi hatalarda tutum ölçeği toplam puanı 3,.60±0,.38 olarak bulunmuştur. Mesleği ile ilgili hukuki eğitim alan hemşire ve ebelerin almayanlara göre tıbbi hata tutumu daha olumlu olarak bulunmuştur (p<0,.05). Sonuç: Hemşire ve ebelerin tıbbi hatalara ilişkin tutumunun olumlu olduğu ve tutumlarının mesleği ile ilgili hukuku eğitimi alma durumundan etkilendiği saptanmıştır.
Aim: To determine the knowledge and attitudes of nurses and midwives working in obstetrics clinics regarding legal responsibilities in medical errors. Method: This descriptive study was performed with 42 nurses and 67 midwiwes working in the Obstterics, and Gynecology Clinic of a University Hospital. The data were obtained by using an Individual questionnaire, Information Form of Nurses and Midwives Regarding Legal Liability in Medical Errors and the Scale of Attitudes towards Medical Errors. Results: A statistically significant difference was found between nurses and midwives in terms of medical malpractice (p<0.05). It was determined that there were information deficiency about the differences in the legislation of private and public hospitals on the occupational law regarding medical errors, the liability and penalty in cases of malpractice and the courts where the cases are heard. The average score on the Scale of Attitude Towards Medical Errors was found 3.60±0.38. Attitudes of nurses and midwives who received legal education related to their profession were found be more positive than those who did not take (p<0.05). Conclusion: It was found that nurses and midwives had favourable attitudes towards medical errors,and their attitudes were positively effected by their medicolegal training they received.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma hemşirelerin yabancı uyruklu hastalara yönelik mesleki ve kurumsal hazırlık durumlarını incelenmesi, bakımı ile ilgili yaşadıkları güçlüklerin tanımlanması amacıyla planlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı olarak planlanan çalışma, İstanbul'da iki özel hastanede yürütülmüştür. Araştırmaya gönüllü 180 hemşire katılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından oluşturulan Bilgi Formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde frekans, yüzde ve ki kare testi kullanılmıştır. BULGULAR: Hemşirelerin büyük bir bölümünün %62.8’inin yabancı dilinin yetersiz olduğu, %67.2’si yabancı uyruklu hastaların hemşirelik bakım uygulamalarını olumsuz yönde etkilediği, lisans mezunu hemşirelerin, yabancı dil bilenlerin ve beş yıldan az çalışanların yabancı uyruklu hasta bakımında daha az zorlandıkları belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmanın sonuçlarında, hasta ve hasta yakını ile iletişim kuramadıkları, bu nedenle hastadan veri toplama sürecinin olumsuz etkilendiği ve diğer süreçlere etki ettiği ortaya konmuştur. Bu nedenle öğrenim sürecinde okulların öğrencilere, uygulamada ise kurumların ve yönetici hemşirelerin, hemşirelere destekleyici ortam sağlaması, sürekli eğitim kaynakları oluşturması, bakım prosedürleri ve iletişim kaynakları sağlayarak rehberlik etmesi önerilir.
INTRODUCTION: This research has been planned to examine the professional and institutional preparations of nurses for foreign patients, and to identify the difficulties they experience regarding their care. METHODS: The descriptive study was carried out in two private hospitals in Istanbul. 180 volunteer nurses participated in the study. The data were collected using the Information Form created by the researchers. Frequency, percentage and chi square test were used in the analysis of the data. RESULTS: It has been determined that 62.8% of the nurses’ foreign language is insufficient, 67.2% of foreign students negatively affect nursing care practices, undergraduate graduates nurses, those who know a foreign language and those who work less than five years have less difficulty in the care of foreign students. DISCUSSION AND CONCLUSION: It was demonstrated that they were unable to communicate with the patient and their relatives, therefore the data collection process from the patient was negatively affected and affected other processes. For this reason, it is recommended that schools provide a supportive environment to students, in practice, and administrators and nurses to provide guidance, create continuing education resources, provide care procedures and communication resources during the learning process.
Amaç: Bu araştırmada, hemşire ve ebe adayı öğrencilerin Kamu Personeli Seçme Sınavı’na ilişkin görüşlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel özellikteki araştırmanın örneklemini 2019-2020 eğitim-öğretim yılında, bir üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesi hemşirelik ve ebelik bölümlerinde öğrenim gören üçüncü ve dördüncü sınıf 210 öğrenci oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Verilerin analizinde her soruya yönelik sayı, yüzde dağılımları ve aritmetik ortalamaları alınmıştır. Bulgular: Öğrencilerin %81,9’u kadın, %18,1’i erkek, %72,9’u hemşirelik, %27,1’i ebelik bölümünde öğrenim görmektedir. Öğrencilerin %50,8’si Kamu Personel Seçme Sınavı’nın atamaların adil yapılmasına yardımcı olduğunu, %63,3’ü sınavın içeriğinin alanlarıyla ilgili olmadığını, %64,7’si bu sınava ek olarak alan bilgisi sınavı yapılmasını istediklerini belirtmiştir. Katılımcıların %53,3’ü üniversiteden mezun olmaktan daha fazla bu sınavı düşündüklerini, %50’si sınavda alan sorusu sorulsa bölüm derslerine daha iyi çalışacaklarını, %73,8’i bu sınav olmasaydı başka öncelikleri olacağını dile getirmiştir. Sonuç: Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın mesleki bilgi ve becerileri ölçen, öğrencilerin bölümleriyle ilgili bir sınav olmadığı, alan sınavının eklenmesinin istendiği, bu sınava çalışmak için bölüm derslerinin ihmal edildiği belirlenmiştir.
Introduction: In this research study, it is aimed to examine the opinions of nurse and midwive candidates about the Public Personnel Selection Examination. Method: It is a descriptive, cross-sectional study.The sample of the study consisted of a total of 210 3rd and 4th grade students enrolled at a State University Faculty of Health Sciences Midwifery and Nursing Departments in 2019-2020 academic year. Survey method was used as data collection tool. In the analysis of the data, frequency, percentage distributions and arithmetic averages were calculated for each question. Results: Study population consisted of female (81.9%), and male (18.1%) students. Most (72.9%) of the students enrolled in nursing and 27.1% of them in midwifery. Still, 50.8% of the students stated that Public Personnel Selection Examination aided in fair appointment of the candidates, and 63.3% of the students stated that the content of the exam was not related to their field. While, 64.7% of them wanted a field knowledge exam in addition to this exam, and 53.3% of them stated that they had considered this exam to be more difficult than graduation exam from university. Half of them stated that would have studied better in their departmental courses if the question was asked in the Public Personnel Selection Exam, and 73.8% indicated that they would have other priorities other than this exam. Conclusion: It has been determined that the Public Personnel Selection Examination is not an test that measures professional knowledge and skills, it is not related to the departments of the students, in additon a field exam is requested, and the department courses are neglected so as to study this test
Amaç: Bu çalışmada, Türkiye’deki vakıf ve devlet üniversitelerinin hemşirelik eğitimi veren bölümlerinin lisans müfredatlarında yer alan kalite ve hasta güvenliği derslerinin özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki çalışma, Eylül-Ekim 2020 arasında yürütülmüştür. Çalışmanın evrenini Türkiye’de devlet ve vakıf üniversitelerine bağlı 150 hemşirelik lisans programı oluşturmuştur. Araştırmacılar tarafından oluşturulan değerlendirme formu, veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Veriler, hemşirelik lisans programlarının web sayfalarından ders içeriklerinin taranmasıyla toplanmıştır. Veriler, tanımlayıcı (sayı ve yüzde) istatistikler kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmada kalite veya hasta güvenliği derslerinden en az bir tanesinin üniversitelerin hemşirelik lisans programlarının %58,66’sında olduğu belirlenmiştir. Dersleri yürüten akademik personelin %87,92’sinin hemşirelikte yönetim uzmanlık alanı dışında bir alandan olduğu belirlenmiştir. Derslerin içeriği incelendiğinde, konuların lisans mezunu hemşirelik öğrencisinde bilgi, tutum ve beceri geliştirmesinde sınırlı kaldığı saptanmıştır. Sonuç: Hemşirelik lisans müfredatlarının çoğunda kalite veya hasta güvenliğine ilişkin bir dersin bulunduğu, ancak var olan derslerin içeriğinin hemşirelik bakımının sunulmasında kaliteli hizmet anlayışı, hasta ve çalışan güvenliğine yönelik standartların oluşturulması açısından yeterli olmadığı belirlenmiştir. Dersler, öğrencinin gereksinim duyduğu ve gerçek çalışma ortamında kullanabileceği güncel konuları içermeli ve uygulamaya aktarılabilir olmalıdır.
Aim: This study aimed to determine some characteristics of quality and patient safety courses in the undergraduate nursing curriculum of active nursing departments of the state and private universities in Turkey. Method: This descriptive and cross-sectional study was conducted from September-October 2020. One hundred and fifty active undergraduate nursing programs of state and private universities in Turkey constituted the study population. The evaluation form created by the researchers was used as a data collection tool. The data were analyzed using descriptive statistics. Results: It was determined that 58.66% of universities had courses on quality or patient safety courses. However, 87.92% of the academic staff who conducted the courses had no expertise in nursing management. It was determined that the contents of the courses had a limited value in developing knowledge, attitudes and skills in undergraduate nursing students. Conclusion: It was determined that most nursing undergraduate curriculum had a course on quality or patient safety, but the contents of the existing courses failed to establish standards for quality service and patient and employee safety in providing nursing care. The courses should contain current issues the student needs which can be used in the actual working environment and be transferable to the clinical practice.
Fatma Er, Derya Sever Aslan, Mehtap Alaman, Yasin Çetin, Behice Erci doi: 10.5222/SHYD.2021.92063Sayfalar 263 - 272
Aim: This research was conducted with the aim to determine the validity and reliability of the Turkish version of the Solid Waste Management Scale in health institutions. Method: The study population consisted of nurses working in two different hospitals (918 + 939 = 1857 nurses). The samples were selected from the universe using the improbable sampling method. The data were collected by a Personal Information Form and the Solid Waste Management Scale in Healthcare Institutions. The data were analyzed based on the computations of descriptive statistics including mean, standard deviation, frequencies, percentages, Cronbach’s alpha reliability coefficient, Pearson Product Moments Correlation, Factor Analysis, Bartlett’s Test, and Kaiser-Meyer-Olkin Test. Results: The content validity index of the scale was found to be 0.98. The Cronbach’s alpha reliability coefficients of the scale ranged between 0.59, and 0.73, while the item factor loads between 0.31, and 0.94, and the item-total correlation values between 0.21, and 0.77. The factorial structure of the scale was confirmed as a result of the Exploratory and Confirmatory Factor Analyses. Conclusion: The Turkish version of the Solid Waste Management Scale in Health Institutions showed that it is a valid and reliable tool for determining the level of knowledge and attitudes of nurses working in health institutions about solid waste management. This scale, whose validity and reliability has been tested, can be used to determine the attitudes and knowledge levels of nurses working in health institutions on solid waste management.
Amaç: Bu araştırma, hemşirelikte klinik uygulama yöntemlerinden biri olan intörnlük eğitim programı hakkında paydaş değerlendirmelerini içeren çalışmaların sonuçlarını değerlendirmek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Sistematik derleme olarak yürütülen çalışmada, Eylül 2019-Ağustos 2020 tarihleri arasında Google Scholar, Dergi Park Akademik, Ulakbim ve EBSCO host veri tabanlarından “intörn”, “intern”, “hemşire” anahtar sözcükleri kullanılarak taramalar yapılmıştır. Bulgular: Yapılan taramalarda 1.112 çalışmaya ulaşılmış, kabul edilme ölçütlerini tam karşılayan toplam 10 makale inceleme kapsamına alınmıştır. İncelenen makalelerin tamamı tanımlayıcı tipte olup araştırmacılar tarafından bilimsel yazın doğrultusunda oluşturulan veri toplama formuyla analiz yapılmıştır. Araştırmaların çoğunluğunda (%60) ilk kez uygulanan intörnlük modeli hakkında değerlendirme amaçlanırken, birinde uygulama hakkında sorunlara odaklanılmış, bir diğerinde ise geleneksel eğitimle-intörnlük uygulamaları karşılaştırılmıştır. Sonuç: İncelenen tüm araştırmalarda, uygulama hakkında olumlu değerlendirmeler ve devamlılığına ilişkin önerilerle beraber intörnlük uygulamasının yararlı katkıları olduğu saptanmıştır. Öğrenci eğitiminin güçlendirilmesi açısından, okul-hastane iş birliğine gereksinim duyulmakta, dolayısıyla başta yönetici hemşireler olmak üzere tüm paydaşlara önemli görevler düşmektedir.
Aim: Purpose of this current study is to evaluate the results of studies involving shareholder evaluations about the internship training program, one of the clinical practice models in nursing. Method: The study was carried out as a systematic review using the keywords “intörn”, “intern”, “hemşire” from the host databases of Google Scholar, Dergi Park Academic, Ulakbim and EBSCO between September 2019-August 2020. Results: In the screenings performed, 1112 studies were reached, and a total of 10 articles that fully met the inclusion criteria were included in the review. All of the articles reviewed were in descriptive type, and the researchers created data collection forms themselves in line with the scientific literature. In most of the studies (60%), evaluation of the internship model applied for the first time was aimed, one study focused on problems of the model and in another, classical education was compared with internship practices. Conclusion: In all the studies examined, it was determined that internship training had beneficial contributions, together with positive assessments about the practice and suggestions for its continuity. In terms of strengthening student education, school-hospital cooperation is needed and therefore all shareholders, especially the nurse managers have an important role in the organization.
Çalışma yaşamında internetin kullanılmaya başlanması ile kurumların iletişim etkinlikleri ve sundukları hizmetler verimli ve hızla gerçekleştirilirken, diğer yandan çalışanların interneti iş dışında kendi özel amaçları için kullanımı gibi sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu durum, bilimsel yazında sanal kaytarma davranışı olarak, internetin çalışanların iş ortamındaki görevlerinden ayrı olarak kişisel kullanımı şeklinde tanımlanmıştır. Sağlık hizmetleri verilirken sağlık çalışanlarının göstereceği duyarlılık ve dikkat insan sağlığını doğrudan etkilediğinden, sağlık çalışanlarının özellikle hastaların bütün gün bakımlarını sürdüren hemşirelerin sanal kaytarma davranışı üzerinde durulması gereken konulardandır. Sağlık sektöründe sanal kaytarma davranışını araştıran çalışma oldukça az sayıda olup yapılan bu çalışmayla, sağlık çalışanlarında sanal kaytarma davranışının durumu hakkında bilgi veren çalışmaların sonuçları derlenmiştir.
Together with the use of the internet in working life, the communication activities of organizations and the services they provide have become more productive and faster. However, problems such as the use of the internet by employees for their special purposes outside work have also emerged. This condition is defined as cyberslacking behavior in the literature, which indicates personal use of the internet by employees outside their tasks in the workplace environment. Since the sensitivity and attention to be showed by medical personnel will directly affect human health when providing healthcare services, it is necessary to put emphasis on cyberslacking behavior of healthcare professionals, especially nurses who maintain the care of patients full time. Studies investigating cyberslacking behavior in health sector are not adequate in number. This study has compiled the results of studies giving information about cyberslacking behavior in healthcare professionals.