ANASAYFA | DERNEK  | ENGLISH
Journal of Health and Nursing Management: 11 (3)
Cilt: 11  Sayı: 3 - 2024
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

2.
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar I - II

3.
İçindekiler
Contents

Sayfalar III - IV

4.
Editörden
Editorial

Sayfa V

ARAŞTIRMA MAKALESI
5.
Hemşirelerin Çalışma Yaşamında Karşılaştıkları Psikososyal Risklerin ve Etkileyen Etmenlerin Belirlenmesi
Assessment of Psychosocial Risks and Affecting Factors in Active Working Life of Nurses
Elçin Babaoğlu, Rukiye Bahar
doi: 10.54304/SHYD.2024.26213  Sayfalar 411 - 423
Amaç: Bu çalışma, hastanede görevli hemşirelerin karşılaştıkları psikososyal risklerin ve etkileyen etmenlerin belirlemesi amacıyla tanımlayıcı nitelikte yapılmıştır.
Yöntem: Araştırma İstanbul’da bir şehir hastanesinde yürütülmüş olup çalışma evrenini 450 hemşire ve örneklemini 208 hemşire oluşturmuştur. Veriler, hemşirelerin tanıtıcı özelliklerini belirlemeye yönelik bilgi formu ve Kopenhag Psikososyal Risk Değerlendirme Ölçeği (Kopsor-Tr) ile toplanmıştır. Analizde tanımlayıcı istatistikler olarak frekans, ortalama ve standart sapma; bağımsız değişkenlerin Kopsor-Tr alt boyutları ile karşılaştırılması için Mann-Whitney U ve Kruskal-Wallis testleri kullanılmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin bireysel tanıtıcı özellikleri incelendiğinde; hemşirelerin %38’i 22-25 yaş aralığında, %76’sı kadın, %73,6’sı bekar, %73,1’i lisans mezunu, %52,9’u geliri giderine eşit olarak belirtmiştir. Hemşirelerin iş yaşamına ilişkin özellikleri incelendiğinde; katılımcıların %92,3’ünün hemşire olarak çalıştığı, %45,7’sinin 4-9 yıldır bu meslekte çalıştığı, %47,6’sının şuan ki kurumunda 3 yıl ve altı süredir çalıştığı, %91,8’si gündüz ve nöbet şeklinde çalıştığı bulunmuştur. Çalışmada; hemşirelerin karşı karşıya kaldığı 25 psikososyal risk tanımlanırken, en fazla psikososyal risk taşınan alanlar; bilişsel talepler, çalışma hızı ve tükenmişlik iken, en az risk taşınan alanlar; gelişme olanağı eksikliği, topluluk duygusu eksikliği ve işin anlamsızlığı olarak saptanmıştır.
Sonuç: Hemşirelerin çalışma alanlarında pek çok psikososyal riski etmeninin olduğu ve sistemsel, yönetsel veya bireysel nedenlerden kaynaklanan bu psikososyal risk etmenleri, sağlık kurumlarında hizmet sunumunu istenmeyen şekilde etkilemektedir. Bu riskler, sağlık personeli başta olmak üzere hasta ve yakınlarında da beklenmeyen olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Bu risk etmenlerinin engellenmesi ya da en aza indirgenmesi, verimli, kaliteli ve hasta güvenliğini önemseyen hizmet sunumuna katkıda bulunmaktadır.
Aim: This descriptive study was conducted to determine the psychosocial risks of nurses working in hospitals and the factors affecting them.
Method: The study was conducted in a city hospital in Istanbul. The population consisted of 450 nurses and the sample consisted of 208 nurses. The data were collected with the descriptive characteristics of nurses information form and Copenhagen Psychosocial Risk Assessment Scale (Kopsor-Tr). In the context of data analysis, the frequency, mean, and standard deviation were employed as descriptive statistics. To facilitate the comparison of independent variables with Kopsor-Tr sub-dimensions, the Mann-Whitney U and Kruskal-Wallis tests were utilized.
Results: When the individual descriptive characteristics of the nurses were analysed, 38% were between 22-25 years of age, 76% were female, 73.6% were single, 73.1% were bachelor's degree graduates, and 52.9% had income equal to expenses. When the descriptive characteristics of the work life of the nurses were examined, it was found that 92.3% of the participants were working as nurses, 45.7% had been working in this profession for 4-9 years, 47.6% had been working in their current institution for 3 years or less, and 91.8% worked daytime and on-call. As a result, 25 psychosocial risks to which nurses are exposed were identified. Cognitive demands, work speed, and burnout were the areas where nurses had the highest psychosocial risk, while the areas where nurses had the least risk were lack of development opportunities, lack of sense of community, and meaninglessness of work.
Conclusion: Nurses' workplaces harbour many psychosocial risks. Psychosocial risk factors arising from systemic, managerial or individual reasons affect service delivery in health institutions in an undesirable way. It may cause unexpected negative effects on patients and their relatives, especially health personnel. Preventing or minimising these risk factors contributes to efficient, high quality service delivery that cares about patient safety.

6.
Uzman Hemşirelerin Uzmanlık Alanlarına Uygun Birimlerde Çalışma Durumlarının Değerlendirilmesi
An Evaluation of the Compatibility of Specialist Nurses' Units and Their Areas of Expertise
Nimet Ateş, Arzu Kader Harmancı Seren, Rujnan Tuna
doi: 10.54304/SHYD.2024.94914  Sayfalar 424 - 433
Amaç: Bu çalışma uzman hemşirelerin uzmanlık alanlarına uygun birimlerde çalışma durumlarını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı tasarımdaki çalışmanın verileri, 2019 yılının Kasım ve Aralık aylarında bir üniversite hastanesinde çalışan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 83 uzman hemşireden toplanmıştır. Veri toplama aracı olarak, hemşirelerin demografik özelliklerini, uzmanlık alanlarını, çalıştıkları alanları ve uzmanlık alanları ile çalışma alanlarının uygunluğunu sorgulamayı hedefleyen dokuz soruluk form kullanılmıştır.
Bulgular: Çalışmaya katılan uzman hemşirelerin uzmanlık alanları incelendiğinde en yüksek oranda %24,1 (n: 83) cerrahi hastalıkları hemşireliği alanında, en düşük oranda %2,4 (n: 83) ise hemşirelikte eğitim ve halk sağlığı hemşireliği alanlarında uzmanlaşmanın tercih edildiği belirlenmiştir. Hemşirelik esasları, cerrahi hastalıkları hemşireliği, iç hastalıkları hemşireliği ve hemşirelikte yönetim alanlarında uzman olanların ağırlıklı olarak yönetici roller üstlenmişlerdir. Kadın sağlığı hemşireliği alanında uzman olanların çoğunlukla servislerde, çocuk sağlığı alanında uzman olanların ise çoğunlukla özellikli birimlerde çalıştıkları saptanmıştır. Uzman hemşirelerin %65,1'inin uzmanlık alanlarına uygun alanda çalıştıklarını düşündükleri, ancak böyle düşünmeyenlerin çoğunluğunun (%68,97) uzmanlık alanlarına uygun olan bir alanda çalışmakla ilgili herhangi bir istek iletmedikleri belirlenmiştir.
Sonuç: Uzman hemşireler büyük oranda uzmanlık alanlarına uygun alanlarda istihdam edilmektedirler.
Aim: This study was carried out to evaluate whether specialist nurses work in units that match their areas of expertise.
Method: This is a descriptive study. The data were collected from 83 specialist nurses working at university hospital in November and December 2019. A nine-item questionnaire was used to assess demographic characteristics of the nurses, their specializations, workplaces, and the compatibility of their areas of expertise.
Results: It was determined that the largest group of specialist nurses (24.1%) were in the field of surgery, and the fewest were specialists in nursing education (2.4%) and public health (2.4%). The specialists in nursing principles, surgery, internal medicine, and nursing management predominantly had managerial roles. Most of the specialists in women's health nursing were worked in bedside units, and most of the pediatric health specialists were in special units. Of the specialist nurses, 65.1% thought they were working in units that suited their expertise, but most of those who did not think so (68.97%) had not submitted requests to work in more suitable positions.
Conclusion: Most of the specialist nurses were employed in appropriate positions that suited their areas of expertise.

7.
Hemşirelerin Bakımda Etik Tutumlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Nurses' Ethical Attitudes in Care
Yasemin Özyer Güvener, Ebru Özcan
doi: 10.54304/SHYD.2024.68736  Sayfalar 434 - 441
Amaç: Bu çalışma hemşirelerin bakımda etik tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Bu araştırma kesitsel ve tanımlayıcı tipte bir araştırma olup Orta Karadeniz’de bir devlet hastanesinde çalışan 155 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, “Hemşirelik Bakımında Etik Tutum Ölçeği (HBETÖ) ve Tanıtıcı Bilgi Formu” kullanılarak yüz yüze toplanmıştır. Verilerin analizinde; tanımlayıcı istatistikler, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır.
Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 35,97 (SS=8,83) olduğu, hemşirelerin %83,2’si lisans eğitimi sırasında etik ile ilgili eğitim aldığı saptanmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin HBETÖ puan ortalamalarının 151,79 (SS=19,49) olduğu belirlenmiştir. Cinsiyet ve eğitim düzeyi ile ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler saptanmıştır (p<0,05). Yaş, çalışılan alan, çalışma süresi ve etik dersi alma durumu ile ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Sonuç: Bu araştırmada, hemşirelerin bakımda olumlu etik tutuma sahip oldukları saptanırken, eğitim düzeyi ve cinsiyetle etik tutum arasında ilişki olduğu, kadın ve lisansüstü eğitim düzeyindeki hemşirelerin etik tutumlarının daha olumlu olduğu belirlenmiştir.
Aim: This study was conducted to determine nurses' ethical attitudes in care and factors related to ethical attitudes.
Method: This research is a cross-sectional and descriptive type research. The research was conducted with 155 nurses working in a public hospital in the Central Black Sea region. Data were collected face to face using the Ethical Attitudes in Nursing Care Scale and Socio-Demographic Survey Form. Descriptive statistics, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis test were used to analyze the data.
Results: The average age of the individuals participating in the study was 35.97 (S=8.83). It was determined that 83.2% of the nurses received ethics-related training during their undergraduate education. It was determined that the average HBETÖ score of the nurses participating in the research was 151.79 (SD=19.49). A statistically significant relationship was found between gender and education level and scale scores (p<0.05). No statistically significant relationship was found between age, field of study, duration of employment, and taking ethics courses and scale scores.
Conclusion: In this study, it was determined that nurses had positive ethical attitudes in care. It was determined that there was a relationship between education level and gender and ethical attitudes, and that the ethical attitudes of female and postgraduate nurses were more positive.

8.
Hemşirelerde Lider-Üye Etkileşiminin İş Doyumuna Etkisinde Yöneticiye Güvenin Aracı Rolü
The Mediating Role of Trust in Manager in The Effect of Leader-Member Exchange on Job Satisfaction in Nursing
Nazlıhan Efe Sayan, Aysun Türe
doi: 10.54304/SHYD.2024.65471  Sayfalar 442 - 452
Amaç: Araştırmanın amacı bir üniversite hastanesinde görev yapan hemşirelerin lider-üye etkileşiminin iş doyumuna etkisinde yöneticiye güvenin aracı rolünü belirlemektir.
Yöntem: Eskişehir ilinde bulunmakta olan bir üniversite hastanesinde çalışan 422 hemşire araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Çalışmanın verileri “Lider-üye Etkileşim Ölçeği”, “Hemşire İş Doyum Ölçeği”, “Yöneticiye Güven Ölçeği” ile Ocak-Ekim 2020 yılında toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizi SPSS for Windows 25.0 ve AMOS 23.0 programları kullanılarak yapılmıştır.
Bulgular: Bir üniversite hastanesinde görev yapan hemşirelerin lider-üye etkileşiminin iş doyumunu (β=0,766, p<0,05), lider-üye etkileşiminin yöneticiye güveni (β=0,883, p<0,05), yöneticiye güvenin iş doyumunu (β=0,496, p<0,05) anlamlı ve pozitif yönlü etkilediği ve lider-üye etkileşiminin iş doyumuna etkisinde yöneticiye güvenin kısmen aracı rolü (0,204, 0,689) yaptığı yapılan analizler sonucunda belirlenmiştir.
Sonuç: Hemşirelerde lider-üye etkileşiminin, iş doyumuna etkisinde yöneticiye güvenin aracılık rolü yapması, örgüt içerisinde hemşirelerin yöneticiler ile ilişkilerinin iş doyumu üzerindeki önemini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda lider üye etkileşimi değişkeni, profesyonel rol ve sorumlulukları olan hemşirelerde iş doyumu ve yöneticiye güveni arttırmada önemlidir.
Aim: The aim of the study is to determine the mediating role of trust in manager in the effect of leader-member exchange on job satisfaction of nurses working in a university hospital.
Method: The sample of the study consists of 422 nurses working in a university hospital in Eskişehir province. The data of the study were collected in January-October 2020 with the “Leader-Member Exchange Scale”, “Nurse Job Satisfaction Scale”, “Trust in Manager Scale”. The data obtained were analyzed using SPSS for Windows 25.0 and AMOS 23.0 programs.
Results: As a result of the analysis, it was determined that leader-member exchange had a significant and positive effect on job satisfaction (β=0,766, p<0,05), leader-member exchange had a significant and positive effect on trust in manager (β=0,883, p<0,05), trust in manager had a significant and positive effect on job satisfaction (β=0,496, p<0,05) and trust in manager partially mediated the effect of leader-member exchange on job satisfaction (0,204, 0,689).
Conclusion: The mediating role of trust in manager in the effect of leader-member exchange on job satisfaction in nurses helps us to understand the importance of nurses' relationships with managers in the organization on job satisfaction. At the same time, the leader-member exchange variable is important in increasing job satisfaction and trust in managers in nurses with professional roles and responsibilities.

9.
Mesleki Uygulamaların Hemşire Gözlem Formunda Görünürlüğü/Görünmezliği: Hemşire Görüşlerine Yönelik Bir Anket Çalışması
(In)visibility of Professional Practices on Nursing Observation Chart: A Questionnaire Study of Nurse Views
Yıldız Erdat, Süheyla Abaan
doi: 10.54304/SHYD.2024.71601  Sayfalar 453 - 463
Giriş: Hemşire gözlem formu, hastaya 24 saat içinde verilen günlük bakım uygulamalarını kayıt altına almak, hastaya ait birtakım fizyolojik göstergeleri, laboratuvar sonuçları ya da hastanın özel gereksinimlerine ilişkin verileri toplamak ve izlemek için kullanılan formdur.
Amaç: Bu araştırmada, “Hemşire Gözlem Formu” ve bu formda yer alan mesleki uygulamaların görünürlüğüne ilişkin hemşire görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki araştırma, Ankara’da çalışan 218 hemşirenin katılımıyla yapılmıştır. Araştırma verileri, “Tanıtıcı Bilgiler Formu ve Profesyonel Uygulamaların Görünürlüğü Soru Formu” ile 01 Ocak-30 Mart 2019 tarihleri arasında toplanmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin %46,8’i kullandıkları hemşire gözlem formunun hizmet verdikleri birimde gerçekleştirilen tüm uygulamaları kapsadığını, %48,6’sı hasta için yaptıkları uygulamaların tüm formlarda tamamen görünür olduğunu belirtmiştir. Hemşirelerin, hemşire gözlem formuna veya diğer formlara “her zaman” kayıt ettiklerini belirttikleri ilk üç uygulama; vital bulguların değerlendirilmesi (%98,2), düşme riskinin değerlendirilmesi (%93,3) ve intravenöz sıvı izlemi (%92,2) şeklinde belirtilmiştir. Diğer yandan “en az” kaydettiklerini belirttikleri uygulamalar; boş zaman etkinliklerini değerlendirme (%53,1), sosyal destek görme gereksinimini değerlendirme (%53,5) ve cinsel fonksiyonları değerlendirilme (%55,6) olarak saptanmıştır.
Sonuç: Mesleki uygulamaların, “Hemşire Gözlem Formu” ve diğer hemşirelik kayıtlarında tamamen görünür olmadığı sonucu ortaya konmuştur.
Introduction: The Nurse Observation Chart is a form that is used to record daily care practices provided to the patient within 24 hours and collect and monitor patient-related data such as general condition, physiological parameters, laboratory results, fluids, and special needs.
Aim: This study aimed to determine the nurses' views regarding the nursing observation chart and the visibility of nursing practices in this form.
Method: The descriptive study was conducted with 218 nurses working in Ankara. The data were collected between January 1, 2019, and March 30, 2019, using the Demographic Data Form and the Visibility of Professional Practices Form.
Results: 46.8% of nurses thought that the Nurse Observation Chart covered all practices performed in the unit in which they served, and 48.6% of nurses thought that their professional practices were completely visible in the nursing records. The first three practices that nurses stated that they “always” record were vital signs assessment (98.2%), fall risk assessment (93.3%), and intravenous fluid monitoring (92.2%), respectively. The least recorded practices stated by nurses were leisure activities assessment (53.1%), social support assessment (53.5%), and sexual function assessment (55.6%), respectively.
Conclusion: It was determined that professional practices were not completely visible in the Nurse Observation Chart and other nursing records.

10.
Yönetici Hemşirelerin Önderlik Biçimi ile Hemşirelerin Örgütsel Bağlılığı Arasındaki İlişki
Relationship Between Nurse Managers’ Leadership Style and Nurses’ Organizational Commitment
Ercan Yazıcı, Gülnur Akkaya
doi: 10.54304/SHYD.2024.45220  Sayfalar 464 - 474
Amaç: Çalışma, yönetici hemşirelerin önderlik yaklaşımları ile hemşirelerin örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı türde yapılmıştır.
Yöntem: Veriler, Nisan - Ağustos 2019 tarihleri arasında, “ Çok Faktörlü Liderlik Anketi MLQ 5X Kısa Ölçeği ve Örgütsel Bağlılık Ölçeği” kullanılarak çevrim içi yöntem kullanılarak, e-posta yoluyla katılımcılarla iletişime geçilmesi yoluyla toplanmıştır. Araştırmanın evreni 2619 hemşire olup örneklem büyüklüğü hesaplaması sonrası 325 hemşireye ulaşılması hedeflenmiştir. Ancak hatalı ve eksik verilerin olabileceği düşünülerek çalışma 405 hemşire ile tamamlanmıştır.
Bulgular: Çalışmada hemşirelerin duygusal ve normatif bağlılıklarının orta düzeyde olduğu ancak devam bağlılığının düşük olduğu bulunmuştur. Dönüşümcü önderlik ve bireysel desteğin, örgütsel bağlılığı olumlu yönde etkilediği saptanmıştır. Önderliğin örgütsel bağlılık üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla yapılan regresyon analizi sonucunda, dönüşümcü önderliğin örgütsel bağlılığı olumlu yönde etkilediği ve bunun bireysel destekten kaynaklandığı belirlenmiştir. Yönetici hemşirelerin önderlik biçiminin hemşirelerin hastaneye bağlılıklarını %15 oranında etkilediği görülmüştür.
Sonuç: Çalışma sonucunda; yönetici hemşirelerin önderlik davranış puanı ortanın üstünde bulunurken, dönüşümcü önderlik davranışının, işlemsel önderlikten daha yüksek olduğu saptanmıştır. Hemşirelerin duygusal ve normatif bağlılıkları orta düzeyde iken devam bağlılıkları düşük bulunmuştur.
Aim: This study was conducted in a descriptive and relationship-seeking style to determine the relationship between the leadership of nurse management and the organizational commitment of staff nurses.
Method: Data were collected after contacting the participants via e-mail between April 2019 and August 2019. The population of the study was 2619 nurses, the sample size calculation was 325, but considering that there may be erroneous and missing data, the study was completed with 405 nurses. Data were collected online using the Multifactor Leadership Questionnaire MLQ 5X Short Scale and the Organizational Commitment Scale.
Results: As a result of the research; it was determined that the emotional and normative commitment of the nurses was at a medium level but the continued commitment was low. Transformational leadership and individual support positively affect organizational commitment. As a result of the regression analysis conducted to determine the effect of leadership on organizational commitment, it was determined that transformational leadership positively affected organizational commitment and that some of the change in organizational commitment was due to transformational leadership and individual support. It was determined that the leadership style of the manager nurses affected the commitment of the nurses to the hospital by 15%.
Conclusion: According to study the results, the leadership behaviour score of the manager nurses was found to be above the middle. Transformational leadership behaviour was found to be higher than transactional leadership. Nurses' emotional and normative commitment was found to be moderate, but continued commitment was low.

11.
Hemşirelik ve Ebelik Öğrencilerinin İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkındaki Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi
Assessment of Knowledge Levels of Nursing and Midwifery Students on Occupational
Fatma Demir, Sibel Yolcu
doi: 10.54304/SHYD.2024.70707  Sayfalar 475 - 485
Amaç: Bu çalışma, hemşirelik ve ebelik bölümlerinde öğrenim gören öğrencilerin iş sağlığı ve güvenliği hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Bu çalışma tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini, bir vakıf üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulundaki “Hemşirelik” ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’ndeki “Ebelik” bölümünde öğrenim gören 2. 3. ve 4. sınıfındaki 425 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş olup çalışma, 09.05.2023 ile 01.06.2023 tarihleri arasında Hemşirelik Yüksekokulu ‘Hemşirelik’ ve Sağlık Bilimleri Fakültesi ‘Ebelik’ bölümü 2., 3. ve 4. sınıf öğrenci (N: 425) arasından ölçütlere uyan, çalışmayı kabul eden öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, “Öğrenci Bilgi Formu” ve İş Sağlığı ve Güvenliği bilgi düzeyini ölçen “İşçi Sağlığı ve Güvenliği Algılarına Yönelik Soru Formu” kullanılarak, çevrim içi ortamda toplanmıştır.
Bulgular: Öğrencilerin %82,2’sinin hemşirelik, %17,8’inin ebelik bölümünde okuduğu, %62’sinin evinde ailesiyle yaşadığı belirlenmiştir. Öğrencilerin %49,6’sının akademik başarısının iyi olduğu, İş Sağlığı ve Güvenliği bilgi düzeylerinin ise %81’inin orta olduğu ve %87’sinin İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili eğitim aldığı saptanmıştır. Hemşirelik ve ebelik öğrencilerinin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili düzeylerinin yaş, cinsiyet, mezun olunan lise türü, okudukları sınıf, akademik başarı, İş Sağlığı ve Güvenliği bilgi düzeyi, İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi alma durumu ve ISG kanunu okuma durumuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunduğu saptanmıştır.
Sonuç: Öğrencilerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki bilgi düzeyleri toplam puan üzerinden 30,20±6,79 bulunmuş olup iyi olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak, öğrencilerin hem uygulamaya dayanan meslek grubu içinde olmaları, hem de oluşabilecek iş kazalarının ve yaralanmaların önüne geçebilmek adına bilgilerini arttırılması ve derslerinin müfredat programları içinde verilmesi gerekmektedir.
Aim: This study was conducted to evaluate the knowledge levels of students studying in nursing and midwifery departments about occupational health and safety.
Method: This study is a descriptive study. The population of the research consists of 425 students in the 2nd, 3rd and 4th grades of a foundation university, studying in the "Nursing" department at the School of Nursing and the "Midwifery" department at the Faculty of Health Sciences. No sample selection was made in the research, and the study was conducted between 09.05.2023 and 01.06.2023 among the 2nd, 3rd and 4th grade students (N: 425) of the School of Nursing 'Nursing' and the Faculty of Health Sciences 'Midwifery' department, who met the criteria and accepted the study. Research data were collected online in the Google form environment using the "Student Information Form" and the "Questionnaire on Perceptions of Worker Health and Safety", which measures the level of Occupational Health and Safety knowledge.
Results: It was found that 82.2% of the students are studying nursing, while 17.8% are in the midwifery program, and 62% live at home with their families. Approximately 49.6% of the students have good academic performance, while 81% have an average level of knowledge about OHS and 87% have received training related to OHS. The levels of knowledge about OHS among nursing and midwifery students were found to be statistically significant based on age, gender, type of high school graduated from, the class they are studying in, academic performance, knowledge level of OHS, whether they have received Occupational Health and Safety training, and their familiarity with OHS laws.
Conclusion: The students' knowledge level on occupational health and safety was found to be good, with a total score of 30.20±6.79. As a result, students' knowledge should be increased and their courses should be given within the curriculum in order to be in a profession based on practice and to prevent occupational accidents and injuries that may occur.

12.
Erişkin ve Çocuk Cerrahisi Kliniklerinde Çalışan Hemşirelerin Çalışma Ortamı ve Tükenmişlik Durumlarının Karşılaştırılması
A Comparison of the Work Environment and Burnout Levels of Nurses Working in Adult and Pediatric Surgery Clinics
İsmail Eryaz, Selvinaz Albayrak
doi: 10.54304/SHYD.2024.02439  Sayfalar 486 - 495
Amaç: Bu çalışma, erişkin ve çocuk cerrahisi kliniklerinde çalışan hemşirelerin çalışma ortamı ve tükenmişlik düzeylerinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve karşılaştırmalı türde olan bu çalışma, Şubat-Mayıs 2023 tarihlerinde İstanbul’da çeşitli hastanelerde 384 (196 erişkin cerrahi, 188 çocuk cerrahisinde çalışan) hemşire örnekleminde gerçekleştirilmiştir. Veri toplamada “Katılımcı Bilgi Formu”, ''Hemşirelik İş İndeksi-Hemşirelik Çalışma Ortamını Değerlendirme Ölçeği'' ve ''Maslach Tükenmişlik Ölçeği'' kullanılmıştır.
Bulgular: Çocuk cerrahisi kliniklerinde çalışan hemşirelerin, çalışma ortamı ölçeği toplam puan ortalaması (ort=2,49), erişkin cerrahisi kliniklerinde çalışan hemşirelerin puan ortalamalarına (ort=2,36) göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin duygusal tükenme alt boyutunda ort=17,04, duyarsızlaşma alt boyutunda ort=6,61, kişisel başarı alt boyutunda ort=22,68 puan aldığı saptanmıştır. Erişkin kliniklerinde çalışan hemşirelerin duygusal tükenme alt boyutunda ort=20,02, duyarsızlaşma alt boyutunda ort=7,80, kişisel başarı alt boyutunda ort=22,75 puan aldığı bulunmuştur. Gruplar arası puanlar karşılaştırıldığında; duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyut puanları açısından anlamlı fark saptanmıştır.
Sonuç: Çalışmadan elde edilen bulgulara göre erişkin cerrahisi kliniklerinde çalışan hemşirelerin çocuk cerrahisi kliniklerinde çalışanlara göre çalışma ortamlarının daha olumsuz olduğu ve tükenmişlik düzeyinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Yöneticilerin, çalışanların kişisel ve mesleki özellikleri ile mesleki ve çalışma ortamı özelliklerini de dikkate alarak olumlu çalışma ortamını sağlamaya yönelik stratejiler geliştirmesi yararlı olacaktır.
Aim: This study was conducted to compare the work environment and burnout levels of nurses working in adult and pediatric surgery clinics.
Method: This descriptive and comparative study was conducted between February and May 2023 in various hospitals in Istanbul with 384 nurses (196 adult surgery, 188 pediatric surgery. Data collection tools included the "Participant Information Form", "Practice Environment Scale-Nursing Work Index (PES-NWI)" and "Maslach Burnout Inventory.
Results: The average total score for the Nursing Work Environment Scale among nurses working in pediatric surgery clinics (Mean=2.49) was found to be statistically significantly higher than the average score of nurses working in adult surgery clinics (Mean=2.36). Nurses in pediatric clinics scored an average of 17.04 in the Emotional Exhaustion subscale, 6.61 in the Depersonalization subscale, and 22.68 in the Personal Accomplishment subscale. Nurses in adult clinics had average scores of 20.02 in Emotional Exhaustion, 7.80 in Depersonalization, and 22.75 in Personal Accomplishment. Comparisons between groups revealed significant differences in the Emotional Exhaustion and Depersonalization subscale score.
Conclusion: The findings from this study indicate that nurses working in adult surgery clinics experience a more negative work environment and higher levels of burnout compared to their counterparts in pediatric surgery clinics. It would be beneficial for managers to develop strategies aimed at fostering a positive nursing work environment, taking into consideration the sociodemographic, professional, and workplace characteristics of the employees.

13.
COVID-19 Küresel Salgınında Hemşirelerin İkincil Travmatik Stres Yaşama ve Stresle Başa Çıkma Durumları: Bir İl Örneği
Nurses’ Experience of Secondary Traumatic Stress in the COVID-19 Pandemic and The Conditions of Coping with Stress: The Case of a Provincial Center
Leyla Yirci, Aygül Kıssal
doi: 10.54304/SHYD.2024.46762  Sayfalar 496 - 508
Amaç: Bu çalışma, hemşirelerin COVID-19 küresel salgınında travma sonrası stres belirtileri, ikincil travmatik stres düzeyleri, etkileyen etmenler ve hemşirelerin stresle baş etme yollarını incelemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: İlişki arayan tanımlayıcı türdeki çalışma, Tokat il merkezindeki bir devlet ve bir üniversite hastanesinde çalışan 269 hemşire ile yapılmıştır. Veriler “Hemşire Tanıtıcı Bilgiler Formu’’, ‘‘İkincil Travmatik Stres Ölçeği (İTSÖ)’’, ‘‘Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği (TSSBÖ)’’ ve ‘‘Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBÇTÖ)’’ ile toplanmıştır. Veriler, SPSS 20 istatistiksel analiz programı aracılığıyla ortalama, standart sapma, frekans, yüzde, minimum, maksimum değerler, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis ve regresyon analizi ile incelenmiştir.
Bulgular: Hemşirelerin İkincil Travmatik Stres Ölçeği puanı 23,01 (SS=12,89) ve Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği puanı 56,41 (SS=20,65) bulunmuştur. Travmatik bir olay dinleme ve stresle baş etme yöntemi varlığı, ikincil travmatik stres üzerinde anlamlı yordayıcılardır.
Sonuç: Hemşirelerin, İkincil Travmatik Stres Ölçeği alt boyut ve toplam puan ortalamaları düşük, Travma Sonrası Stres Belirtileri Ölçeği toplam puan ortalaması orta düzeyin üzerinde olup ikincil travmatik stresi ve travma sonrası stres belirtilerini önlemek veya azaltmak amacıyla eğitim ve psikolojik destek sağlanması gerekmektedir.
Aim: This study was conducted to examine the post-traumatic stress symptoms, secondary traumatic stress levels, affecting factors, and ways of nurses coping with stress during the COVID-19 pandemic.
Method: Relationship-seeking and descriptive type of study was conducted with 269 nurses working in a state and a university hospital in Tokat city center. Data were collected with the "Nurse Introductory Information Form", "Secondary Traumatic Stress Scale (STSS)", "Post-Traumatic Stress Symptoms Scale (PTSSS)" and "Styles of Coping with Stress Scale (PCSS)". The data were tested with mean, standard deviation, frequency, percentage, minimum, maximum values, Mann Whitney-U, Kruskal Wallis and regression analysis through SPSS 20 statistical analysis program.
Results: The participants' Secondary Traumatic Stress Scale score was 23.01 (SD=12.89) and Post-Traumatic Stress Symptoms Scale score was 56.41 (SD=20.65). Listening to a traumatic event and the presence of a method of coping with stress are significant predictors of secondary traumatic stress.
Conclusion: The nurses' Secondary Traumatic Stress Scale subscale and total score averages are low, while the Post-Traumatic Stress Symptoms Scale total score average is above the medium level. Educational/psychological support should be provided to prevent or reduce secondary traumatic stress and post-traumatic stress symptoms.

14.
Hemşirelerin Mesleki Rollerine İlişkin Özerk Davranış Ölçeğinin Geliştirilmesi
The Autonomous Behavior Scale Regarding the Professional Roles of Nurses
Gizem Açıkgöz, Ülkü Baykal
doi: 10.54304/SHYD.2024.58234  Sayfalar 509 - 520
Amaç: Hemşirelerin profesyonel rollerindeki özerk davranışları, hemşireliğin mesleki rol ve sorumluluklarını sağlamada büyük öneme sahiptir. Bu araştırmanın amacı, “Hemşirelerin Profesyonel Rollerine İlişkin Özerk Davranış Ölçeği'ni (HPRİÖDÖ) geliştirmektir.
Yöntem: Ölçme aracını geliştirme aşamalarının kullanıldığı bu metodolojik araştırmada; (1) madde havuzunun oluşturulması, (2) maddelerin ön değerlendirmesi ve (3) ölçeğin geliştirilmesi ve psikometrik özelliklerinin incelenmesi yapılmıştır. Veriler, Haziran ve Ekim 2022 tarihleri arasında toplanmıştır. Ölçeğin geçerlik-güvenirlik özellikleri 534 hemşire ile test edilmiştir. İçerik geçerliliği, yapı geçerliliği, iç tutarlılık ve zamana ilişkin güvenirlik değerlendirilmiştir.
Bulgular: Geliştirilen ölçek, 23 maddeden ve dört alt boyuttan oluşmakta olup bakım, eğitim, araştırma ve yönetim şeklinde adlandırılmıştır. Ölçeğin, toplam varyansın %64,482’ni açıkladığı belirlenmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi ile elde edilen model uyum indeksleri kabul edilebilir düzeyde bulunmuştur. Ayrıca, ölçeğin yakınsak ve ayırıcı geçerliliği 0,983 korelasyonla yeterli bulunurken, toplam Cronbach alfa katsayısının 0,932 ile yüksek iç tutarlılığa sahip olduğu belirlenmiştir.
Sonuç: “Hemşirelerin Profesyonel Rollerine İlişkin Özerk Davranış Ölçeği'nin (HPRİÖDÖ), 23 madde ve dört alt boyuttan oluştuğu, psikometrik olarak geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu saptanmıştır.
Aim: Nurse’s autonomous behavior in professional roles is of great importance in ensuring nursing professionalism. The aim of this research was to develop Autonomous Behavior Scale Regarding Professional Roles of Nurses (ABSRPRN).
Method: A methodological research using instrument development and instrument verification phases: (1) creating the item pool, (2) preliminarily evaluating items and (3) refining the scale and evaluating psychometric properties. Data were collected between June and October 2022. Psychometric properties of scale were tested with 534 nurses. Content validity, construct validity, internal consistency and temporal stability were evaluated.
Results: The scale consisted of 23 items and four subdimensions; care, education, research, and management explained with 64.482% total variance. Model fit indices obtained with confirmatory factor analysis were at acceptable levels. Also, the convergent and discriminant validity of the scale was found sufficient. The scale was temporarily stable with 0.983 correlation and has a high internal consistency with 0.932 total Cronbach alfa coefficient.
Conclusion: The ABSRPRN with 23 items and four subdimensions is a psychometrically valid and reliable measurement instrument.

15.
Hemşirelerin Afete Hazırlık Durumlarının Bireysel Afet Direncine Etkisi
The Effect of Nurses' Perception of Disaster Preparedness on Individual Disaster Resilience
Nilgün Katrancı, Hilal Kuşcu Karatepe
doi: 10.54304/SHYD.2024.02703  Sayfalar 521 - 532
Giriş: Afetlerin olası risklerini azaltmada ve etkileri ile baş etmede hemşirelerin afete hazırlıklı olmaları önem taşımaktadır.
Amaç: Bu çalışmada hemşirelerin afete hazırlık durumlarının afet direncine etkisini belirlemek amaçlanmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tasarımda planlanan araştırma, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremi yaşayan illerdeki kamu ve özel hastanelerinde çalışan 174 hemşire örnekleminde yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgi Formu”, “Hastane Öncesi Acil Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Personelin Afetlere Hazırlık Algısı Ölçeği” ve “Bireysel Afet Direnci” ölçekleri kullanılmıştır. Veriler, çevrimiçi ortamda sosyal medya hesapları ve e-posta gibi uygulamalar aracılığı ile kartopu örnekleme yöntemiyle elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde; tanımlayıcı istatistikler, Cronbach alpha katsayısı, Pearson korelasyon, basit ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin afete hazırlık durumları ölçek geneli ortalama puanı 3,87 (SS=0,44) ve bireysel afet direnci ölçek geneli ortalama puanı 3,59 (SS=0,40)’dur. Hemşirelerin afete hazırlık durumlarının bireysel afet direnci üzerindeki etkisini belirlemeye yönelik oluşturulan model istatiksel olarak anlamlı ve olumlu yönlü bir etkiye sahip olup (β: ,478) açıklanan varyans değeri %22,8’dir (R2 =0,228; F=50,880; p<0,01).
Sonuç: Hemşirelerin afete hazırlık durumlarının afet dirençlerini etkilediği saptanmış olup hemşirelerin afete hazırlıkları arttıkça dirençleri de artmaktadır. Afet hazırlığına yönelik girişimler önerilir.
Introduction: It is important for nurses to be prepared for disasters in order to develop resilience in reducing the possible risks of disasters and coping with their effects.
Aim: The aim of this study was to determine the effect of nurses' disaster preparedness on individual disaster resilience.
Method: The descriptive and cross-sectional study was conducted in a sample of 174 nurses working in public and private hospitals in the provinces that experienced the February 6, 2023 Kahramanmaraş-centered earthquake. "Personal Information Form", "Perception of Disaster Preparedness Scale of Personnel Working in Prehospital Emergency Health Services" and Individual Disaster Resilience" scales were used as data collection tools. Data were obtained by snowball sampling method through online applications such as WhatsApp, Instagram and e-mail. Descriptive statistics, Cronbach Alpha coefficient, Pearson correlation, simple and multiple regression analysis were preferred in the evaluation of the data.
Results: The mean score of the nurses' disaster preparedness scale overall was 3.87 (SD=0.44) and the mean score of the individual disaster resistance scale overall was 3.59 (SD=0.40). The model created to determine the effect of nurses' disaster preparedness on individual disaster resilience has a statistically significant and positive effect (β: ,478) and the variance explained is 22.8% (R2 =0.228; F=50.880; p<0.01).
Conclusion: It was found that the disaster preparedness and individual disaster resilience of the nurses were above average and disaster preparedness affected their disaster resilience. As the disaster preparedness of the nurses increased, also their resilience increases.

16.
Hemşirelerde Etik İklim Algısı, Örgütsel Güven ve Psikolojik Dayanıklılık Arasındaki İlişki
The Relationship Between Ethical Climate Perception, Organizational Trust and Psychological Resilience in Nurses
Seda Değirmenci Öz, Cennet Çiriş Yıldız, Ayşe Karadaş
doi: 10.54304/SHYD.2024.73693  Sayfalar 533 - 540
Amaç: Araştırmanın amacı, hemşirelerde etik iklim algısı, örgütsel güven ve psikolojik dayanıklılık arasındaki ilişkinin belirlenmesidir.
Yöntem: Araştırma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikte olup araştırma verileri, Nisan-Temmuz 2023 tarihleri arasında web tabanlı (Google Forms) veri toplama yöntemiyle toplanmıştır. Örneklemi, araştırmaya katılmayı kabul eden 442 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Kişisel bilgi formu”, “Etik İklim Ölçeği”, “Örgütsel Güven Ölçeği” ve “Kısa Psikolojik Sağlamlılık Ölçeği” ile toplanmıştır.
Bulgular: Etik İklim Ölçeği puan ortalaması 3,06±0,62, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği 3,31±0,69 ve Örgütsel Güven Ölçeği 3,29±0,67 puan olarak saptanmıştır. Etik İklim Ölçeği ile Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Etik İklim Ölçeği ile Örgütsel Güven Ölçeği arasında pozitif yönlü orta düzeyde ilişki olduğu belirlenmiştir (r=0.602; p<0.01). Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ile Örgütsel Güven Ölçeği arasında ise olumlu yönlü zayıf düzeyde ilişki belirlenmiştir (r=0.176; p<0.05).
Sonuç: Hemşirelerin, etik iklim algısı arttıkça örgütsel güvenin arttığı ve örgütsel güveni yüksek olan hemşirelerin de psikolojik sağlamlıklarının arttığı belirlenmiştir. Bu bağlamda, hemşirelik hizmetleri yönetiminin, çalışanlarının kurumlarına karşı hissettikleri güven ve etik iklim algılarına ilişkin ayrıntılı araştırmalar yapıp düzeltici ve önleyici faaliyetlerini başlatmaları önerilmektedir.
Aim: The aim of the study was to determine the relationship between ethical climate perception, organizational trust and psychological resilience in nurses.
Method: The study is descriptive and correlational. The data were collected between April and July 2023 using a web-based data collection method (Google Forms). The sample consisted of 442 nurses who agreed to participate in the study. The data were collected with the "Personal Information Form", "Ethical Climate Scale", "Organizational Trust Scale" and "Brief Psychological Resilience Scale".
Results: The mean score of the Ethical Climate Scale was 3.06±0.62, the Brief Psychological Resilience Scale was 3.31±0.69, and the Organizational Trust Scale was 3.29±0.67. There was no significant relationship between the Ethical Climate Scale and the Brief Psychological Resilience Scale (p>0.05). There was a moderate positive relationship between the Ethical Climate Scale and the Organizational Trust Scale (r=0.602; p<0.01). A weak positive relationship was found between the Brief Psychological Resilience Scale and organizational Trust Scale level (r=0.176; p<0.05).
Conclusion: It was determined that as nurses' perception of ethical climate increased, organizational trust increased and psychological resilience increased in nurses with high organizational trust. In this context, it is recommended that nursing services management should conduct detailed research on the trust and ethical climate perceptions of their employees towards their organizations and initiate corrective and preventive activities.

17.
Gündelik Ayrımcılık Ölçeği'nin (GAÖ) Hemşirelere Uyarlanması: Türkçe Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
Adaptation of Everyday Discrimination Scale (EDS) for Nurses: A Validity and Reliability Study in Turkish
Nazan Ulusoy, Hatice Ulusoy, Albert Nienhaus, Patrick Brzoska
doi: 10.54304/SHYD.2024.49379  Sayfalar 541 - 550
Amaç: Gündelik Ayrımcılık Ölçeği sağlık ve sosyal psikoloji alanlarında bireylerin ayrımcılık ve eşit olmayan yaklaşımla karşı karşıya kalma deneyimlerini incelemek için sıklıkla kullanılan bir ölçektir. Türkçe’de hemşirelerde ayrımcılığı incelemek üzere uyarlanmış bir ölçüm aracına rastlanmaması nedeniyle bu çalışma, ölçeğin Türkçe diline ve hemşireliğe uyarlanarak, geçerlik ve güvenirliğini yapmak amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Metodolojik tasarımdaki çalışmanın evrenini Türkiye'de bir üniversite hastanesinde çalışan hemşireler oluştururken, örneklemini çalışmaya gönüllü katılan 244 hemşire oluşturmuştur. Veriler Ocak ve Nisan 2023 tarihleri arasında çevrimiçi olarak toplanmıştır. Uyarlanan ölçeğin faktör yapısını analiz etmek için maksimum olabilirlik tahmini ile doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır.
Bulgular: Uyarlanan Gündelik Ayrımcılık Ölçeği'nin alan yazında en yaygın olarak kullanılan sekiz maddeli, tek faktörlü başlangıç modeli zayıf bir model uyumu göstermiştir (RMSEA= 0,145; CFI= 0,839; TLI= 0,775; SRMR 0,058), ancak madde 1 ve 2 ile madde 7 ve 8 arasına iki hata kovaryansı eklendikten sonra model uyumu önemli ölçüde iyileşmiştir (RMSEA= 0,051; CFI= 0,982; TLI= 0,973; SRMR= 0,036).
Sonuç: Ölçeğin Türkçe uyarlaması sonrasında, hemşirelerin ayrımcılık deneyimlerini değerlendirmek için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğu saptanmıştır. Ölçeğin diğer ülkelerdeki uyarlamalarına benzer şekilde, bazı hata kovaryanslarının parametrelendirilmesi gerektiği göz önünde bulundurularak, ölçekle yapılan ölçümler bir örtük değişken modeli kullanılarak analiz edilmelidir.
Aim: The Everyday Discrimination Scale is frequently used in the field of health and social psychology to examine individuals' experiences of discrimination and unequal treatment. To the best of our knowledge, no Turkish language version exists which has been adapted to study discrimination in nurses. The aim of this study was to adapt the Scale to nurses and to examine its factorial validity and reliability.
Methods: The population and sample of the study consisted of nurses working in a university hospital in Turkey. Data were collected online between January and April 2023. Confirmatory factor analysis with maximum likelihood estimation was conducted to analyse the factor structure of the adapted Scale.
Results: A total of 244 nurses voluntarily participated in the study. The 8-item, one-factor baseline model of the adapted Everyday Discrimination Scale, most commonly used in literature, showed a poor model fit (RMSEA= 0.145; CFI= 0.839; TLI= 0.775; SRMR 0.058). It improved significantly after addition of two error covariances between items 1 and 2 and items 7 and 8 (RMSEA= 0.051; CFI= 0.982; TLI= 0.973; SRMR= 0.036).
Conclusion: The Turkish version of the Everyday Discrimination Scale can be used as a valid and reliable tool to assess nurses' experiences of discrimination. Similar to the adaptations of the scale in other countries, measurements with the scale should be analysed using a latent variable model, considering that some error covariances need to be parameterized.

18.
Türkiye’de Sağlık Sektöründe Meydana Gelen İş Kazalarının İstatistiksel Olarak İncelenmesi: Retrospektif Kohort Araştırma
Statistical Analysis of Occupational Accidents Occurring in the Health Sector in Türkiye: Retrospective Cohort Study
Ali Ağar
doi: 10.54304/SHYD.2024.91129  Sayfalar 551 - 561
Amaç: Bu araştırma, Türkiye'de önemli iş gücüne sahip olan sağlık sektöründe meydana gelen iş kazaları ve bu kazaların sonuçlarını istatistiksel olarak incelemek üzere, sağlık çalışanlarının kaza insidans oranı, kaza sıklık oranı ve ölümlü kaza sıklık oranını belirlemeyi ve sağlık sektöründe çalışanların iş kazası geçirme düzeyleri ile Türkiye genelinde diğer sektörlerde çalışanların iş kazası geçirme düzeyleri arasındaki ilişkileri analiz etmeyi amaçlamaktadır.
Yöntem: Veriler, 2013-2021 yıllarına ait Sosyal Güvenlik Kurumu istatistik veri tabanından elde edilmiş olup kaza insidans oranı, kaza sıklık oranı ve ölümlü kaza sıklık oranı verileri analizde dikkate alınmıştır. Ayrıca, Türkiye'deki tüm sektörlerde çalışan sigortalılar ile sağlık sektöründe çalışan sigortalılar arasındaki ilişkiler JAMOVİ programı ile korelasyon analizi yapılarak incelenmiştir.
Bulgular: Türkiye geneli iş kazası geçiren sigortalı sayıları ile sağlık sektöründe iş kazası geçiren sigortalı sayıları arasında olumlu yönde, çok güçlü ve anlamlı bir ilişki (r=0,90, p<0,001) bulunmuştur. Sağlık sektöründe 2013-2021 yılları arasında kaza insidans oranı her 100.000 çalışan için 1658.6, kaza sıklık oranı her 1.000.000 iş saati için 6,9 ve ölümlü kaza sıklık oranı ise her 1.000.000 çalışan için 0,06 olduğu belirlenmiştir.
Sonuç: Sağlık çalışanlarının karşılaştığı iş kazası riskleri, diğer sektörlere göre daha düşük olsa da ölümlü kazalar ve sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanan vakalar üzerinde belirgin bir farklılık belirlenmemiştir.
Aim: The aim of this research is to statistically examine the occupational accidents that occur in the health sector, which has a significant labor force in Turkey, and the results of these accidents. The research aims to determine the accident incidence rate, accident frequency rate and fatal accident frequency rate of healthcare workers and to analyze the relationship between the level of occupational accidents of healthcare workers and the level of occupational accidents of workers in other sectors in Turkey.
Method: Data were obtained from the statistical database of the Social Security Institution for the years 2013-2021. Accident incidence rate, accident frequency rate and fatal accident frequency rate are used in the analysis. In addition, the relationships between the insured working in all sectors in Turkey and the insured working in the health sector are examined by correlation analysis with the JAMOVI program.
Results: A positive, very strong and significant relationship (r=0.90, p<0.001) was found between the number of insured people who had occupational accidents in Turkey and the number of insured people who had occupational accidents in the health sector. In the health sector between 2013-2021, the accident incidence rate is 1658.6 for every 100,000 employees, the accident frequency rate is 6.9 for every 1,000,000 work hours and the fatal accident frequency rate is 0.06 for every 1,000,000 employees.
Conclusion: Although the risks of occupational accidents to which health workers are exposed are lower than in other sectors, there is no significant difference in fatal accidents and cases of permanent incapacity benefits.

19.
Sağlık Çalışanlarında Belirsizlik Algısı ile İş Doyumu Arasında Toplam Kalite Yönetiminin Aracı Rolü: Sağlık Çalışanları Örneği
The Mediating Role of Total Quality Management Between Uncertainty Perception and Job Satisfaction in Healthcare Workers: The Case of Healthcare Workers
Suzan Urgan, Aysel Çetindere Filiz, Ümmühan Kılıç
doi: 10.54304/SHYD.2024.61580  Sayfalar 562 - 570
Amaç: Araştırmanın amacı, sağlık çalışanlarının algılamış olduğu belirsizliğin iş doyumu düzeylerine etkisinde toplam kalite yönetimi uygulamalarının aracı rolünü belirlemektir.
Yöntem: Araştırmanın verileri, gelişigüzel örnekleme yöntemiyle kamu hastanelerinde görev yapan sağlık çalışanlarından anket tekniği kullanılarak Haziran-Aralık 2023 tarihleri arasında toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS Paket Programının 21. versiyonu ile analiz edilmiştir. Analiz kapsamında Baron ve Kenny’in dört basamaklı regresyon modeli kullanılmış ve Sobel testi uygulanmıştır.
Bulgular: Araştırmaya katılanların %63,7’si kadın, %83’ü evli ve %47,1’i 36-45 yaş aralığında bulunmuştur. Katılımcıların, %36,3’ünün lisans mezunu olduğu ve %57,8’inin hemşire, olduğu saptanmıştır. Örgütsel Belirsizlik Algısı Ölçeğinin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0,92 olarak, Toplam Kalite Yönetimi Ölçeğinin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı ise 0,95 olarak bulunmuştur. Analizler sonucunda, örgütsel belirsizlik algısıyla iş doyumu arasında toplam kalite yönetiminin kısmi aracı rolü oynadığı sonucu ortaya çıkarılmıştır.
Sonuç: Sonuçlar, sağlık çalışanlarındaki belirsizlik algısının toplam kalite yönetimi uygulamalarıyla azaltıldığını ve iş doyumu artırdığını göstermektedir.
Aim: The aim of the study is to determine the mediating role of total quality management practices in the effect of uncertainty perceived by healthcare workers on their job satisfaction levels.
Method: The perception of uncertainty brought about by today's changes is very common in healthcare professionals. This situation may negatively affect their perception of job satisfaction. It is predicted that this negative effect can be changed by quality management practices in health institutions and job satisfaction level can be increased. The data of the study were collected between June-December 2023 by using the survey technique from health care professionals working in public hospitals by convenience sampling method. The data obtained were analysed with the 21st version of the SPSS Package Program. Within the scope of the analysis, Baron and Kenny's four-step regression model was used and Sobel test was applied.
Results: It was found that 63.7% of the participants were female, 83% were married and 47.1% were in the 36-45 age range. It was found that 36.3% of the participants were undergraduate graduates and 57.8% of them were nurses. The Cronbach alpha internal consistency coefficient of the Perception of Organisational Uncertainty Scale was found to be 0.92 and the Cronbach alpha internal consistency coefficient of the Total Quality Management Scale was found to be 0.95. As a result of the analyses, it was concluded that total quality management plays a partial mediating role between the perception of organisational uncertainty and job satisfaction.
Conclusion: As a result of the analyses, it was concluded that total quality management played a partial mediating role between the perception of organisational uncertainty and job satisfaction.

20.
Bir Ölçek Geliştirme Çalışması: Sağlık Kurumlarına Yönelik Entelektüel Sermaye Ölçeği
A Scale Development Study: Intellectual Capital Scale for Health Institutions
Tuğba Uluocak Köse, Aytolan Yıldırım
doi: 10.54304/SHYD.2024.82574  Sayfalar 571 - 582
Amaç: Araştırmanın amacı, sağlık kurumlarının entelektüel sermayelerini değerlendirebilmelerine yönelik geçerli ve güvenilir bir ölçme aracını geliştirmektir.
Yöntem: Metodolojik ve tanımlayıcı tasarımda yapılan araştırmanın örneklemini; kamu ve üniversite hastaneleri ile özel hastanelerde çalışan, araştırma ölçütlerine uyan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 511 sağlık çalışanı oluşturmuştur. Araştırma verileri; kişisel ve mesleki bilgiler formu ve araştırmacı tarafından geliştirilen taslak ölçek kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde kapsam geçerliği, zamana göre değişmezlik güvenirliği, içsel tutarlılığı ve doğrulayıcı faktör analizi yapılarak yapısal geçerliği doğrulanmıştır.
Bulgular: Ölçek 34 madde ve “insan sermayesi”, “yapısal sermaye” ve “sosyal/müşteri sermayesi” olarak üç alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçeğin Cronbach’s alpha değeri “0,954” ile yüksek güvenirlikte ve açıklanan toplam varyansın ise %55,87 olduğu saptanmıştır. Yapı geçerliği analizlerinde ise modele ilişkin uyum indekslerinde değerlerin iyi uyum değer sınırları içerisinde olduğu görülmektedir.
Sonuç: Entelektüel Sermaye Ölçeği, sağlık kurumlarının entelektüel sermaye unsurlarını değerlendirmek için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olarak belirlenmiştir.
Aim: The aim of this research is to develop a valid and reliable measurement tool for health institutions to evaluate their intellectual capital.
Method: The sample of the research conducted in methodological and descriptive design is consisted of 511 healthcare professionals working in public, university and private hospitals, who met the research criteria and agreed to participate in the research. The research data were collected using the personal and professional information form and the draft scale developed by the researcher. In the analysis of the data, construct validity has been confirmed by content validity, time invariance reliability, internal consistency and confirmatory factor analysis.
Results: The scale consists of 34 items and 3 subdimensions as “human capital”, “structural capital” and “social/customer capital”. The scale was found to be highly reliable with Cronbach's alpha value of "0.954" and the total variance announced was 55.87%. In the construct validity analysis, it is observed that the values in the fit indices of the model are within the limits of good fit.
Conclusion: The Intellectual Capital Scale is a valid and reliable tool that can be used to evaluate the intellectual capital elements of health institutions.

21.
Türkiye'nin Sağlık Profili: İllere Göre Sağlık Göstergeleri ve Kümeleme Analizi
Türkiye’s Health Profile: Health Indicators and Cluster Analysis by Provinces
Melek Yağcı Özen
doi: 10.54304/SHYD.2024.68094  Sayfalar 583 - 593
Amaç: Çalışmada, Türkiye’deki illerin sağlık kaynakları bağlamında sağlık göstergelerine dayalı olarak sınıflandırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çalışmanın amacına uygun olarak 11 sağlık değişkeni belirlenmiş ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılı Türkiye Nüfus İstatistikleri verileri ile Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı’ndaki veriler kullanılmıştır. 81 il sağlık yapılarına göre hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan kümeleme yöntemleri kullanılarak kümelenmiştir.
Bulgular: Hiyerarşik kümeleme yöntemlerinden “Ward Yöntemi ve Kareli Öklid” uzaklığı ile yapılan analizlerde sağlık göstergeleri açısından birbirine en çok benzeyen illerin Batman ve Van, en uzak illerin ise Bayburt ve Ordu olduğu görülmüştür. Hiyerarşik olmayan kümele yöntemlerinden K-ortalamalar yöntemine göre araştırmada kullanılan tüm değişkenlerin istatistiksel açıdan anlamlı olduğu, sağlık göstergeleri bakımından Siirt, Denizli ve Trabzon illerinin diğer illere göre daha iyi durumda olduğu belirlenmiştir.
Sonuç: Ulaşılan sonuçlar, illerin sağlık göstergeleri bakımından hangi illerle benzer olduğunu ve hangi illerin araştırma kapsamında ele alınan sağlık göstergeleri bakımından iyi veya kötü durumda olduğunu ortaya koyması açısından önem taşmaktadır.
Aim: This study aims to classify the provinces in Turkey based on health indicators in the context of health resources.
Method: Eleven health variables were determined in line with the study's objective, and data from the Turkish Statistical Institute (TURKSTAT) 2021 Turkey Population Statistics and the Ministry of Health Health Statistics Yearbook were used. The 81 provinces were clustered using hierarchical and non-hierarchical clustering methods based on their health structures.
Results: In the analyses conducted using Ward's method and squared Euclidean distance from hierarchical clustering methods, it was found that the provinces most similar to each other in terms of health indicators were Batman and Van, while the most dissimilar provinces were Bayburt and Ordu. According to the K-means method from non-hierarchical clustering methods, all variables used in the study were statistically significant, and it was determined that the provinces of Siirt, Denizli, and Trabzon were in a better condition compared to other provinces in terms of health indicators.
Conclusion: The results are significant in terms of revealing which provinces are similar to each other in terms of health indicators and which provinces are in a good or poor condition in terms of the health indicators considered in the study.

22.
Yoğun Bakım Hemşirelerinde İş Yükü Algısı ve Bakım Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
Investigation of the Relationship Between Workload Perception and Care Behaviors in Critical Care Nurses
Buse Fatma Mutlu, Deniz Şanlı
doi: 10.54304/SHYD.2024.56873  Sayfalar 594 - 603
Amaç: Bu araştırmada, yoğun bakım hemşirelerinin iş yükü ve çalışma ortamı algıları ile bakım davranışını değerlendirmeleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Araştırma 184 yoğun bakım hemşiresi ile yürütülmüştür. Veriler, “Bireysel İş Yükü Algı Ölçeği (BİYAÖ) ve Bakım Davranışları Ölçeği-24 (BDÖ-24)” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H testi, Pearson ve Spearman korelasyon analizi uygulanmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin BİYAÖ puanlarının 3.30±0.32 olduğu belirlenmiştir. Mesai ve nöbet şeklinde çalışan hemşirelerin BİYAÖ puanlarının, yalnızca nöbet şeklinde çalışanlardan daha düşük olduğu bulunmuştur (U=3111.00, p<0,05). BDÖ-24 puanlarının 5.40 (SS=0.38) olduğu ve herhangi bir değişkene göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermediği belirlenmiştir. BİYAÖ ile BDÖ-24 puanları arasında olumlu yönde, zayıf düzeyde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu gösterilmiştir (r=0.157, p<0,05).
Sonuç: Hemşirelerin iş yükleri azaldıkça ve çalışma ortamı algıları olumlu oldukça, bakım davranışı değerlendirmelerinin de olumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Aim: In this study, we aimed to investigate the relationship between critical care nurses’ perceptions of workload and working environment and care behavior evaluations.
Method: The study was conducted with 184 critical care nurses. Data were collected using the Individual Workload Perception Scale (IWPS) and Caring Behaviors Inventory-24 (CBI-24). In the analysis of the data, Mann Whitney U test, Kruskal Wallis H test, Pearson correlation analysis and Spearman correlation analysis were used.
Results: The mean score the nurses obtained from IWPS was 3.30 (SD=0.32). The comparison of the IWPS scores of the nurses working only in the morning and night shift and those of the nurses working in the night shift demonstrated that the former ones obtained lower scores than did the latter ones (U=3111.00, p<0.05). The mean scores the nurses obtained from the CBI-24 was 5.40 (SD=0.38). There was no statistically significant difference between the CBI-24 scores of the two groups in terms of any variable. There was a positive, weak, and statistically significant relationship between the nurses’ IWPS and CBI-24 scores (r=0.157, p<0.05).
Conclusion: It was concluded that as the workload of the nurses decreased and they had positive perceptions of the working environment, their care behavior evaluations were also positive.

23.
Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Zaman Yönetimi Becerilerinin Belirlenmesi
Determination of Time Management Skills of Nursing Students
Nimet Ateş, Beyza Çakar, İrem Yılmaz, Erol Oral, Yunus Emre Arzık, Muhammed Emin Kahkeci, Emre Uzun
doi: 10.54304/SHYD.2024.67799  Sayfalar 604 - 613
Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin zaman yönetimi becerilerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte yapılan araştırmanın örneklemini, İstanbul’da bir vakıf üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesi hemşirelik bölümündeki 182 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verileri, Şubat 2022- Mayıs 2022 tarihleri arasında yüz-yüze toplanmıştır. Araştırma verileri için tanıtıcı bilgi formu ve Britton ve Tesser’ in (1991) birlikte oluşturdukları “Zaman Yönetimi Anketi” kullanılmıştır. Zaman yönetim anketinin Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği Alay ve Koçak (2002) aracılığıyla oluşturulmuştur. Ölçeğin Cronbach alpha katsayı 0,87 olup bu çalışmada Cronbach alpha değeri 0,82 bulunmuştur.
Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelik öğrencilerinin “Zaman Yönetimi Ölçeği” puan ortalaması orta düzeyde (ort.=82,62; SS=12,17) bulunmuştur. Hemşirelik öğrencilerinin sınıflara, cinsiyete, gelir durumuna, zamanını etkin kullanma puanlamasına, akademik ortalamaya, pandemi döneminde ve genel olarak telefon kullanma süresinin artmasına göre “Zaman Yönetimi Anketi” toplam ve alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu (p<0,05) saptanmıştır. Akademik ortalama ile zaman yönetimi anketi toplam puanı (r=-0,168; p<0,05) ve zaman planlaması boyutu (r=-0,199; p<0,05) arasında çok zayıf ve olumsuz yönlü, telefon kullanım süresi ile zaman yönetimi anketi toplam puanı (r=0,185; p<0,05) ve zaman planlaması boyutu (r=0,261; p<0,01) arasında zayıf ve olumlu yönlü bir ilişki belirlenmiştir.
Sonuç: Hemşire öğrencilerinin zaman yönetimi sınıflara, cinsiyete, zamanlarını etkin kullanma puanlarına, akademik ortalamaya ve telefon kullanım süresindeki artışa göre farklılık göstermektedir.
Objective: This research was conducted to evaluate the time management skills of nursing students.
Method: The sample of the cross-sectional, descriptive research consisted of 182 students in the nursing department of the faculty of health sciences of a foundation university in Istanbul. The research data were collected face-to-face between February 2022 and May 2022. A socio-demographic questionnaire and the “Time Management Questionnaire” developed by Britton and Tesser (1991) were used for the research data. The Turkish validity and reliability of the time management questionnaire was established by Alay and Koçak (2002). The Cronbach Alpha Coefficient Value of the scale is 0.87. In our research, the Cronbach Alpha Coefficient Value is 0.82.
Results: The mean score of the “Time Management Questionnaire” of the nursing students participating in the research was found to be moderate (Mean=82.62; SS=12.17). It was found that there was a statistically significant difference (p<0.05) between the total and sub-dimension scores of the “Time Management Questionnaire” of nursing students according to grades, gender, income status, scoring of effective use of time, academic average, pandemic period, and the increase in the duration of telephone use in general. A very weak and negative relationship was found between academic average and the total score of the time management questionnaire (r=-0.168; p<0.05) and the time planning dimension (r=-0.199; p<0.05), and a weak and positive relationship was found between the duration of phone use and the total score of the time management questionnaire (r=0.185; p<0.05) and the time planning dimension (r=0.261; p<0.01).
Conclusion: Time management of nursing students differs according to grades, gender, effective use of time scores, academic average, and increase in phone usage time.

DERLEME
24.
Hemşirelik Hizmetlerinde Örgütsel Öğrenmenin Önemi: Geleneksel Derleme
The Importance of Organizational Learning in Nursing Services: A Traditional Review
Özlem Kara, Yeter Kitiş
doi: 10.54304/SHYD.2024.88942  Sayfalar 614 - 622
Örgütsel öğrenme, bilgi yoğun hemşirelik hizmetlerinde önemli bir kavram olup mükemmel hasta bakımını güvenilir bir şekilde sağlamak için umut verici bir strateji olarak belirtilmektedir. Örgütsel öğrenme, çalışanların performans bilgilerini sistematik olarak toplamalarına, analiz etmelerine, depolamalarına, yaymalarına ve kullanmalarına olanak tanıyan kurumsallaştırılmış yapısal ve yöntemsel düzenlemelerle gerçekleştirilir. Bu düzenlemeler doğrultusunda, kurumlardaki öğrenme somut, doğrudan gözlemlenebilir ve şekillendirilebilir hale getirilmektedir. Yönetici hemşireler tarafından sağlanan örgütsel öğrenme yönetimi ile hemşirelerin öğrenme yetenekleri geliştirilebilir. Bu tür çalışma ortamlarında, hemşirelerin daha fazla öğrenmeye yöneltilmesiyle hemşirelik bakım kalitesinin artması olanaklı olmaktadır. Hemşirelik hizmetlerini yöneten hemşirelerin bu konuda farkındalık kazanmaları ve çalışanlarının örgütsel öğrenme becerilerini geliştirmeleri için örgütsel öğrenmeyi etkin hale getirmeleri önemli olmaktadır. Bu derleme ile örgütsel öğrenme kavramını, bileşenlerini ve gelişimini tanımlamak ve hemşirelik hizmetlerinde önemini vurgulamak amaçlanmaktadır.
Organizational learning is an important concept in knowledge-intensive nursing services and is indicated as a promising strategy to reliably provide excellent patient care. Organizational learning is accomplished through institutionalized structural and procedural arrangements that allow employees to systematically collect, analyse, store, disseminate, and use performance information. Through these arrangements, learning in organizations is made tangible, directly observable, and malleable. Nurses' learning capabilities can be enhanced through organizational learning management provided by nurse managers. In such work environments, it is possible to increase the quality of nursing care by encouraging nurses to learn more. It is important to draw attention to this concept to help nurse managers gain awareness about this and activate organizational learning in order to improve their employees' organizational learning skills. This review aims to define the concept of organizational learning, its components, and development, and to emphasize its importance in nursing services.



 

LookUs & Online Makale