Feride Eşkin Bacaksız, Aytolan Yıldırım doi: 10.5222/SHYD.2015.113Sayfalar 113 - 120
GİRİŞ ve AMAÇ: Biçimsel olmayan iletişimin bir boyutu olan dedikodu ve söylentiler, açık iletişimin ve hasta mahremiyetinin yaşamsal öneme sahip olduğu sağlık bakım organizasyonlarında da karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada hastanelerde karşılaşılan dedikodu ve söylentilerin konusu, kimler arasında gerçekleştiği, karşılaşma sıklığı, hemşirelerin dedikodu ve söylentilere ilişkin tutumlarının ortaya konması amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki bu çalışmanın verileri, İstanbul’da bir özel, bir kamu üniversitesi ve bir eğitim araştırma hastanesinde çalışan 572 gönüllü hemşireden 12 soruluk kişisel bilgi formu ile Dedikodu ve Söylenti Tutum Ölçeği kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde, betimleyici analizler (sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma) kullanıldı. BULGULAR: Araştırmaya katılan hemşirelerde alt boyut puan ortalamalarının tanılama=2,60±0,57; nedenler=3,69±0,51; etkilenme=2,04±0,60 ve tepkiler=2,71±0,57 olduğu bulundu. Hemşirelerin en çok hemşirelerle (%68,7), kurumlarına yönelik konularda (%33,6) konuştukları, hiç dedikodu ve söylentiyle karşılaşmadığını söyleyenlerin ise yalnızca %1,9 (n=11) olduğu bulundu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin dedikodu ve söylenti tutumlarının genellikle olumsuz olmasına karşın; sıklıkla kendi meslektaşlarıyla, kurumla ilgili konularda dedikodu yaptıkları sonucuna ulaşıldı. Yöneticilerin dedikodu ve söylentilerin öneminin farkında olması, kontrol etmeye yönelik stratejiler geliştirmesi, dedikodu ve söylentilerden bilgi sağlama yoluna gitmemesi, dedikodu ve söylentilerin yıkıcı etkilerinin azaltılmasındaki rolünün farkında olması önerilir.
INTRODUCTION: Gossip and rumours, an aspect of informal communication, can be seen in health care organizations where open communication and patient privacy are of great importance. In this study it was aimed to reveal the topics of gossip and rumours, their incidence and among whom they spread, and nurses’ attitudes towards gossips, and rumours in hospitals. METHODS: Data of this descriptive and cross-sectional study were collected from 572 voluntary nurses in a private, a public university and a training and research hospitals in Istanbul through 12-item personal questionnaire form and Gossip and Rumour Attitude Scale. Descriptive analysis (number, percentage, mean and standard deviation) was used in the evaluation of these data. RESULTS: Among nurses participating in this study, the following mean sub dimension scores were obtained: identification, 2.60±0.57 pts; reasons, 3.69±0.51 pts; being affected, 2.04±0.60 pts and reactions, 2.71±0.57 pts. It was found out that nurses talked with the nurses (68.7%) about their institutes (33.6%), and only 1.9% (n=11). Of them said that they haven’t faced with gossip or rumour. DISCUSSION AND CONCLUSION: Although nurses generally have negative attitudes toward gossip and rumours, it has been concluded that they often gossip with their colleagues about their institute. The executives are suggested to be aware of their roles in knowing the importance of gossip and rumours, development of strategies to control them, not getting information from gossip and rumours and reducing the destructive effects of gossip and rumours.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı, hemşirelik öğrencilerinin güdülenme kaynakları ve sorunlarını çeşitli değişkenler açısından incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırma, 2013-2014 eğitim dönemi Mart ayı içerisinde bir üniversitenin sağlık yüksekokulunun hemşirelik bölümü 3. ve 4. sınıflarında okuyan 118 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Veriler anket formu, Acat ve Köşgeroğlu (2006) tarafından geliştirilen “Güdülenme Kaynakları ve Sorunları Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (frekans ve yüzdelikler), bağımsız gruplarda t testi ve One-Way ANOVA testi kullanılmıştır. BULGULAR: İçsel güdülenme alt boyutundan alınan puan ortalamasının 40,98±7,93, dışsal güdülenme alt boyut puan ortalamasının 21,18±3,31, olumsuz güdülenme alt boyut puan ortalamasının 28,09±6,21 ve toplam puan ortalamasının 90,2±13,4 olduğu saptandı. Öğrencilerin içsel güdülenmesinde sınıf, bölümden memnun olma ve mesleği tercih etme nedenleri arasında, dışsal güdülenme alt boyut puan ortalaması ile bölümden memnun olma ve mesleği tercih etme nedenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelik öğrencilerinin içsel ve dışsal güdülenme düzeylerinin yüksek, olumsuz güdülenmenin düşük olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin olumsuz güdülenmelerine neden olan faktörler belirlenerek, bunları giderici önlemler alınması önerilmiştir.
INTRODUCTION: The aim of this study is to examine the motivation resources and problems of nursing students in terms of different variables. METHODS: This descriptive research was realized with 118 students who were the 3rd and 4th graders of the Nursing Department of a Health College of a University within the month of March during the Academic Year of 2013-2014. The data was collected by using the questionnaire form, ‘Motivation Resources and Problems Scale.’ Descriptive statistics methods (frequency and percentiles), t test and One-Way ANOVA test in independent groups were used for data analysis. RESULTS: Mean interior, and exterior motivation subscale scores were 40.98±7.93 pts, and 21.18±3.31pts, respectively. A statistically significant difference between the mean scores of the students’ interior motivation subscale items (grade, department satisfaction and the reasons of preferring the profession) and also, between the mean scores of exterior motivation subscale items (department satisfaction and reasons of preferring the profession) was determined (p<0.05). DISCUSSION AND CONCLUSION: It was found out that the interior and exterior motivation levels of the nursing students were high, the negative motivation was low. The factors which demotivate students must be determined and precautions must be taken.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma, pediatri kliniklerinde çalışan hemşirelerin mesleki örgütlenme ve mesleki örgütler/dernekler ile ilgili görüşlerinin belirlenmesi, mesleki derneklere üye olmalarını engelleyen faktörler ve mesleki derneklerden beklentilerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma 15 Ocak-15 Şubat 2013 tarihleri arasında Trabzon’da bir üniversite hastanesinin pediatri kliniklerinde çalışan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan 63 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler anket formu ile yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Araştırma için hastane başhekimliğinden izin alınmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzdelik dağılımı, ortalama ve ki-kare testi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık sınırı p<0.05 olarak kabul edilmiştir. BULGULAR: Araştırmaya katılan hemşirelerin %79,4’ünün mesleki örgütler/dernekler hakkında bilgisi varken, %50,8’i herhangi bir mesleki örgüte/derneğe üyedir. En sık bilinen mesleki örgüt/dernek Türk Hemşireler Derneği (%82,5) ve en sık üye olunan sendikal örgüt Sağlık Sen’dir(%36,5). Hemşirelerin %90,5’i mesleki örgütlerin/derneklerin gerekli olduğunu düşünmektedir. Hemşirelerin mesleki örgütlerden/ derneklerden beklentileri; hemşirelerin haklarının korunması (%84,1), hemşireliğin saygınlığını artıran girişimlerde bulunulması (%84,1)’dır. Hemşirelerin mesleki örgütlere/derneklere üye olmasını engelleyen faktörler; mesleki örgütün/derneğin kendini yeterince tanıtamaması (%65,1), mesleki örgütün/derneğin yararı olmadığını düşünme (%46,0), mesleki örgüt/dernek çalışanları ile iletişim kuramama (%42,9) bulunmuştur. Hemşirelerin yaş durumuna göre herhangi bir mesleki örgüte/derneğe üye olma durumu (p=0,250) ve meslekte toplam çalışma yılına göre mesleki örgüte/derneğe üye olma arasında (p=0,166) anlamlı fark saptanmamıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin mesleki örgütler/dernekler hakkında bilgisinin olması üye olmalarını sağlamamıştır. Hemşirelerde örgüt kültürü yeterince gelişmemiş/geliştirilememiştir. Hemşirelerin çoğu üye olmaya ilişkin tüm girişimleri mesleki örgütlerden/derneklerden beklemektedir.
INTRODUCTION: This study was conducted to determine the opinions of the nurses who work in the clinics of pediatrics about professional associations, the factors prohibiting these nurses from being a member of these associations and their expectations from them. METHODS: This descriptive study was carried out with 63 nurses working in a pediatry clinic of a university hospital who volunteered to participate in the investigation in Trabzon between January 15 and February 15, 2013. Data were collected in a questionnaire survey in face to face interviews. For the research, permission was obtained from the hospital’s head physician. Numbers, percentages, average and chisquare test were used in the analysis of data. Cut-off value for statistical significance limit was accepted as p<0.05. RESULTS: 79.4% of the nurses participated in the study were aware of professional organizations/associations. 50.8% of the nurses were the members of a professional organization. The most commonly known porfessional organization/association was Turkish Nurses Association (82.5%) and the most common subscribed occupational organization/association is Health Union (36.5%). 90.5% of the nurses were of the opinion that occupational organizations/ associations were necessary. The expectations of the nurses from occupational organizations/associations were to protect their rights (84.1%) and to take steps at increasing the prestige of nursing (84.1%). The factors prohibiting nurses from being a member of a professional organization/association are insufficient self-promotion of professional organizations/associations (65.1%), thoughts of uselessness of organizations/associations (46.0%), and inability to communicate with the employees of these professional organizations/associations (42.9%). No significant difference was found between the age of the nurses and their membership in any organization/ association (p=0.250) and the nurses’ total working experience and their membership in any organization/association (p=0.166). DISCUSSION AND CONCLUSION: Having information about professional organizations/associations does not lead a nurse to become a member of them. Nurses’ organizational culture has not developed/could not be developed. Most of the nurses expect professional organizations/ associations to make an attempt regarding procedures of membership.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın temel amacı, hemşirelerin kendi mesleklerine ilişkin algılarını, metaforlar aracılığıyla ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Araştırma tanımlayıcı bir çalışma niteliğindedir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın evrenini Nevşehir il merkezinde faaliyet gösteren devlet hastanesi hemşireleri oluşturmaktadır. Hemşirelerin tamamı (250 kişi) araştırma kapsamına alınmış, ancak gönüllü katılım, ulaşılamama ve eksik yanıtlama nedenleriyle araştırma 90 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veriler yarı yapılandırılmış anket tekniği ile toplanmıştır. Hemşirelere sorulan açık uçlu soruyla, kendi mesleklerine ilişkin bir metafor üretmesi beklenmiştir. Ayrıca bu metaforun neden ürettiğiyle ilgili nedenin açıklanması istenmiştir. BULGULAR: Araştırma sonunda 28 farklı metafor üretildiği tespit edilmiştir. Üretilen bu metaforların 10 tanesi olumlu, 9 tanesi olumsuz ve 9 tanesi de hem olumlu hem de olumsuz yönleri olan benzetmelerdir. Hemşirelerin en çok kullandıkları metaforlar amele, melek ve köle şeklindedir. Üretilen metaforların kategorileri ile (olumlu, olumsuz, hem olumlu hem olumsuz) katılımcıların demografik özellikleri açısından fark olup olmadığı ki-kare analizi kullanılarak test edilmiş ve herhangi bir farklılığa rastlanmamıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Metafor kullanımı yoluyla hemşirelik mesleğinin olumlu ve olumsuz yönleri daha iyi ortaya çıkarılmıştır. Hemşirelerin çoğunluğunun (%48,9) meslekleriyle ilgili olumsuz anlam içeren metafor ürettiği ve mesleklerinden genel olarak memnun olmadıkları görülmektedir.
INTRODUCTION: The main purpose of this study is to reveal perceptions of the nurses through metaphors. Descriptive research design was used in the study. METHODS: The study population consisted of nurses (250 nurses) working at Nevsehir Public Hospital. However, it was carried out with 90 nurses, because the researchers could not reach some nurses, some nurses did not want to participate in the study, and some nurses did not answer all the questions. Data were collected via semi-structured questionnaire forms, including open-ended questions. Each nurse was asked to produce a metaphor about their profession and and to explain the reason why they produced that metaphor. RESULTS: After termination of the study, it was determined that 28 different metaphors were produced. Of all the metaphors, 10 of them had positive, 9 of them had negative, and 9 of them had both positive and negative imagery The most frequently used metaphors were “peon”, “angel” and “slave. “In addition, chi-square test was used to understand whether there was a relationship between the categories of metaphors (positive, negative, and both positive and negative) and demographic features of nurses. The analyses did not demonstrate any difference between demographic features of the participants. DISCUSSION AND CONCLUSION: Using metaphors contributed to reveal the positive and negative aspects of the nursing profession. The study signified that the majority of nurses (%48,9) produced negative metaphors and they were not satisfied with their profession.
Sağlık hizmetleri sunumunda bakım kalitesi en önemli ve öncelikli unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bakım kalitesinin geliştirilmesi ile birlikte sağlık hizmetlerinin çok önemli iki sorunu olan “tıbbi hatalar ve hasta güvenliği” gözler önüne serilmektedir. Tıbbi hatalardan ölen hasta sayısı sekizinci ölüm nedeni olarak, trafik kazası, meme kanseri ve AIDS hastalığından ölümlerin önünde yer almaktadır. Bunlara ek olarak “Institute of Medicine”ın son raporlarında sağlık hizmetinde kalite açısından öncelikli seçilen 20 alandan üçü hasta güvenliği ile ilgilidir. Bu alanlar ilaç yönetimi, hastane infeksiyonları ve yaşlı sağlığı şeklinde belirtilmektedir. Tıbbi hata oranlarına bakıldığında ise cerrahi ardından kadın doğum klinikleri en çok tıbbi hata saptanan alanları oluşturmaktadır. Jinekoloji ise hem cerrahi bir alan hem de kadın hastalıkları ile ilgili kompleks hastalıkların cerrahi olarak tedavi edildiği birimdir. Ayrıca daha çok yaşlı hasta grubunun yüksek olduğu bir klinik olması nedeniyle tıbbi hata riski yüksek olmakta ve hasta güvenliği açısından özellikli birimler arasında yer almaktadır. Bu nedenle jinekoloji kliniklerinde hasta güvenliği, sağlık hizmetlerinde iyileştirilmesi gereken konulardandır. Hemşireler ise bakımın her alanında hasta güvenliği ile iç içe bir konumdadırlar. Jinekoloji kliniklerinde tıbbi hata risklerinin birçoğu hemşirelik bakımı ile birebir ilgili olup, güvenli hemşirelik uygulamaları ile ortadan kaldırılabilmektedir. Bu bağlamda hemşirelik hizmetlerindeki hasta güvenliği uygulamaları bakımın önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Quality of nursing care is one of the most important and primary elements in the delivery of health care. With the improvement of the quality of nursing care, two most important issues of health services have been displayed: medical errors and patient safety. Patient death from medical errors is the eighth leading cause of death; higher than the number of deaths from traffic accidents, breast cancer, and AIDS. In addition to this, recent reports of “The Institute of Medicine” have indicated that three out of twenty criteria necessary for quality medical services are related to patient safety. These areas are medication (drug) management, nosocomial infections, and elderly health. In terms of the rates of medical error, clinics of obstetrics are the source of most commonly diagnosed medical errors after surgical procedures. Gynaecology is a surgical area as well as a unit which diagnoses and treats obstetrics-related complex diseases. The risk of medical error is also high due to the higher number of elderly patients in gynaecology clinics. Therefore, patient safety in gynaecology clinics is among the issues that need improvement in healthcare services. Nurses are the ones who are in relation with patients’ safety in all fields of health care. Many of the risks of medical errors in gynaecology clinics are related to nursing care and can be eliminated with safer nursing practices. In this context, patient safety practices in nursing services constitute an important part of care.
Çalışmanın amacı, Dünya Sağlık Örgütünün uluslararası sağlık bildirgeleri ve sözleşmelerinin, Türkiye’de sağlık alanındaki yansımalarını incelemektir. Sağlığın geliştirilmesi mevcut koşullara, toplumdaki değişimlere ve dünyadaki küresel gelişmelere paralel olarak değişkenlik göstermektedir. Sağlık alanında daha iyi koşulların elde edilmesi için ülkeler, sağlık stratejileri belirlemektedir. Dünyada sağlığın geliştirilmesi amacı ile sağlık örgütleri tarafından çeşitli ülkelerde konferanslar yapılmakta ve hedefler ortaya konularak birçok bildirge yayımlanmaktadır. Ülkeler sağlık stratejilerini belirlerken Dünya Sağlık Örgütünün Sağlık Bildirgeleri önemli rol oynamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, 1980 yılında Avrupa için politikaları belirlemiş ve 1984 yılında “Avrupa’da Herkes İçin Sağlık Hedefleri” yayımlamıştır. Sağlıkta hakkaniyet, sağlıklı yaşam, sağlıklı çevreler, entegre sağlık sektörü, hizmette kalite yönetimi hedeflerden birkaçıdır. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için toplumun sahip olduğu beşeri ve finansal kaynaklar etkin kullanılmalıdır.1980’lerin sonunda diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de sağlık reformu gündeme gelmiştir. Sağlık hizmetlerinde devletin ve piyasanın değişen rolleri, desantralizasyon, tüketicilerin güçlendirilmesi ve halk sağlığının rolü gibi dört temel konu ile sağlık reformunun çerçevesi çizilmiştir.
The purpose of the study is to investigate the reflections of the international health declarations and agreements of the World Health Organization on the healthcare field in Turkey. Development of health differs in parallel with the present conditions, changes in the society and global developments in the world. Countries determine their health strategies to obtain better conditions in the healthcare field. Conferences are held and targets are set in various countries by the health organizations for the improvement of health conditions in the whole world, and many declarations have been published. Health Declarations of the World Health Organization become important while countries determine their health strategies. The World Health Organization determined the policies for Europe in 1980 and published “Health Targets for All in Europe” in 1984. Equity in health, healthy living, healthy environments, integrated health sector and quality management in service are a few of these targets. Human and financial resources of the society must be used efficiently to fulfil these targets. As in other countries, health reform came to the agenda of Turkey at the end of 1980s. The frame of the health reform was set with four basic topics as changing roles of the state and market in healthcare services, decentralization, strengthening consumers and the role of public health.