ANASAYFA | DERNEK  | ENGLISH
Journal of Health and Nursing Management: 11 (1)
Cilt: 11  Sayı: 1 - 2024
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

2.
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar II - III

3.
İçindekiler
Contents

Sayfalar IV - V

4.
Editörden
Editorial

Sayfa VI

ARAŞTIRMA MAKALESI
5.
Hemşirelerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışlarının İş-Yaşam Kalitesi ile İlişkisinin Değerlendirilmesi
Assessment of the Relationship Between Nurses' Healthy Lifestyle Behaviors and Quality of Working Life
Anita Karaca
doi: 10.54304/SHYD.2024.21703  Sayfalar 1 - 10
Amaç: Hemşirelerde güvenli olmayan ve sağlıksız çalışma ortamları nedeniyle oluşan fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlık şikâyetleri, iş veriminin düşmesine, kurumda ekonomik kayıplara, kazaların artmasına ve hasta bakımı ile ilgili sorunlara neden olabilmektedir. Bu araştırma, hemşirelerde sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile iş yaşam kaliteleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapıldı.
Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel tipte olan bu çalışma, Kasım-Aralık 2019 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinde 137 hemşire ile yapıldı. Veriler, Hemşire Bilgi Formu, Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-II ve Hemşirelerde İş Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanılarak toplandı.
Bulgular: Hemşirelerin ölçek toplam puan ortalaması Sağlıklı Yaşam Tarzı Davranış Ölçeği-II için 126,72 (SS=25,50) ve Hemşirelik İş-Yaşam Kalitesi Ölçeği için 110,17 (SS=21,82) olarak belirlendi. Ayrıca, Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-II'nin beslenme alt boyutundan (Ort=17,44, SS=5,52) ve Hemşirelerde İş Yaşam Kalitesi Ölçeği'nin çalışma koşulları alt boyutundan (Ort=21,85, SS=4,86) en düşük puanı aldıkları belirlendi. Çalışmada, Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-II ve Hemşirelerde İş Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (r=,49, p<0,001).
Sonuç: Hemşirelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve iş-yaşam kalitesi puan ortalamaları düşüktü. Hemşireler arasında sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile iş yaşam kaliteleri arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki vardı. Hemşirelerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarına sahip olması, çalışma ortamının iyileşmesine ve iş-yaşam kalitelerinin yükselmesine katkı sağlayabilir.
Aim: Physical, mental, and social health complaints in nurses due to unsafe and unhealthy work environments may cause decreased work efficiency, economic losses to the institution, increase in accidents, and problems related to patient care. The study was carried out to evaluate the relationship between healthy lifestyle behaviors and the quality of work-life among nurses.
Method: This descriptive cross-sectional study was conducted with 137 nurses in a university hospital between November and December 2019. Data were collected using a Nurse Information Form, the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II, and the Quality of Nursing Work-Life Scale.
Results: The nurses’ total mean score on the survey was 126.72 (SD=25.50) for the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II and 110.17 (SD=21.82) for the Quality of Nursing Work-Life Scale. Further, they obtained the lowest scores on the nutrition subscale of the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II (Mean=17.44, SD=5.52) and the work conditions subscale of the Quality of Nursing Work-Life Scale (Mean=21.85, SD=4.86). The study found a statistically significant correlation between total scores of the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II and the Quality of Nursing Work-Life Scale (r=.49, p<0.001).
Conclusion: Nurses' healthy lifestyle behaviors and work-life quality mean scores were low. There was a moderate positive relationship between healthy lifestyle behaviors and quality of work-life among nurses. Healthy lifestyle behaviors of nurses can contribute to the improvement of the working environment and increase the quality of work-life.

6.
Hemşirelerde İşten Ayrılma Niyeti ile Zorunlu Vatandaşlık Davranışı Arasındaki İlişki
The Relationship Between Turnover Intention and Compulsory Citizenship Behaviour of Nurses
Deniz Selçuk, Arzu Kader Harmancı Seren
doi: 10.54304/SHYD.2024.82956  Sayfalar 11 - 21
Amaç: Bu araştırmada, İstanbul’daki bir eğitim ve araştırma hastanesinde çalışan hemşireler örnekleminde işten ayrılma niyeti ile zorunlu vatandaşlık davranışı arasında ilişki olup olmadığını incelemek amaçlanmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı bu araştırmanın verileri, İstanbul’da bulunan bir eğitim ve araştırma hastanesinde görev yapmakta olan 191 hemşirenin katılımı ile
Aralık 2016 – Şubat 2017 tarihleri arasında toplanmıştır. Veri toplamada, kişisel bilgileri öğrenmeyi amaçlayan bir soru formunu, “İşten Ayrılma Niyeti Ölçeği”ni ve “Zorunlu Vatandaşlık Davranışı Ölçeği”ni içeren bir anket kullanılmıştır. Veriler, bilgisayar ortamında analiz edilmiştir. Tanımlayıcı istatistikler, parametrik ve parametrik olmayan karşılaştırma testleri ve Pearson korelasyon analizi yapılmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin “İşten Ayrılma Niyeti Ölçeği” ile “Zorunlu Vatandaşlık Davranışı Ölçeği” puan ortalamaları sırasıyla 2,90 (SS=1,11) ve 3,42 (SS=0,90) olarak bulunmuştur. İşten ayrılma niyetiyle zorunlu vatandaşlık davranışı arasındaki ilişkinin katsayısının r=0,315 olduğu saptanmıştır (p<0,001).
Sonuç: Hemşirelerin orta düzeyin altında işten ayrılma niyetinde oldukları, orta düzeyin üstünde zorunlu vatandaşlık davranışı sergiledikleri, işten ayrılma niyetiyle zorunlu vatandaşlık davranışı arasında da olumlu yönlü, orta güçte ve çok ileri derecede anlamlı doğrusal bir ilişki olduğu belirlenmiştir.
Aim: This study aimed to examine whether there is a relationship between turnover intention and compulsory citizenship behavior among nurses working in a training and research hospital in Istanbul.
Method: The data of this descriptive and relationship-seeking study were collected with the participation of 191 nurses working in a training and research hospital in İstanbul between December 2016 and February 2017. Research data was collected through a questionnaire aimed at learning participants' personal information, Turnover Intention Scale and Compulsory Citizenship Behavior Scale. Data was analyzed on a computer. Descriptive statistics, parametric and non-parametric comparison analyze and Pearson correlation analyzes were performed.
Results: Point averages of the nurses between “Turnover Intention Scale” and “Compulsory Citizenship Behavior Scale” were 2.90 (SD=1.11) and 3.42 (SD=0.90) respectively. The correlation coefficient for the relationship between the intention to quit the job and compulsory citizenship behavior was found to be r=0.315 (p<0.001).
Conclusion: It has been determined that nurses have the intention to leave the job below the medium level, they exhibit compulsory citizenship behavior at the above medium level, and there is a positive, medium strength and very significant linear relationship between the intention to leave the job and the compulsory citizenship behaviour.

7.
Acil Serviste Hasta Güvenliği Nasıl Sağlanır? Acil Servis Hemşirelerinin Deneyimlerine İlişkin Niteliksel Bir Çalışma
How to Provide Patient Safety in the Emergency Department? A Qualitative Study Emergency Nurses’ Experiences
Selin Keskin Kızıltepe, Aslı Kurtgöz
doi: 10.54304/SHYD.2024.99705  Sayfalar 22 - 29
Amaç: Bu çalışmada, acil servis hemşirelerinin hasta güvenliğine ilişkin deneyimlerinin açıklanması amaçlanmıştır.
Yöntem: Niteliksel desendeki bu çalışma, bir üniversite hastanesinin acil servisinde Aralık 2022-Mart 2023 tarihleri arasında yürütülmüştür. Çalışmada 14 acil servis hemşiresinden oluşan amaçlı bir örneklem ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Veriler, tematik analiz yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir.
Bulgular: Katılımcıların %50’si erkek olup yaşları 25 ile 40 arasında değişmektedir (ortalama 32,2, SS=5,99). Verilerin analizi sonucunda iki tema ve üç alt tema belirlenmiştir: (I) Acil servise özgü sorunlar (II) Acil serviste hasta güvenliğini etkileyen etmenler.
Sonuç: Hemşireler, hasta güvenliği konusunda sıklıkla bireysel ve anlık önlemler aldıklarını belirtmişlerdir. Ancak bireysel önlemlerden çok kurumsal bir hasta güvenliği kültürü oluşturmaya yönelik stratejilere ve planlamalara gereksinim duyulmaktadır. Bununla birlikte, hasta güvenliğine ilişkin yöneticilerin proaktif bir yaklaşım benimsemeleri ve hemşireler için destekleyici bir ortam yaratmaları önerilmektedir.
Aim: This study aimed to explore the experiences of emergency nurses regarding patient safety.
Method: This study, with a qualitative design, was carried out between December 2022 and March 2023 in the emergency department of a university hospital. We conducted in-depth interviews with a purposive sample of 14 emergency nurses. The data were analyzed using thematic analysis.
Results: Of the participants, 50% were male. Their age ranged from 25 to 40 years (mean 32.2, SD=5.99). Through the data analysis, two themes and three sub-themes were identified: (I) difficulties specific to the emergency department, (II) factors affecting patient safety the in emergency department.
Conclusion: Nurses stated that they often took individual and immediate preventive measures regarding patient safety. However, rather than individual prevention, strategies and plans are required to create an institutional patient safety culture. At the same time, administrators should adopt a proactive approach to patient safety and create a supportive environment for nurses regarding patient safety.

8.
Sağlık Bilimleri Fakültesinde Okuyan Öğrencilerin Sağlık Okuryazarlık Düzeylerinin Belirlenmesi ve Diğer Fakülte Öğrencileri ile Karşılaştırılması
Determining The Health Literacy Levels of Students in The Faculty of Health Sciences and Comparing them with Students from Other Faculties
Metin Ateş, Salim Yılmaz, Koray Kopuz, Derya Karabay, Suat Peker
doi: 10.54304/SHYD.2024.90377  Sayfalar 30 - 38
Amaç: Araştırma, sağlık bilimleri fakültesi lisans programlarında eğitim gören öğrencilerin, sağlık okuryazarlık düzeylerinin belirlenmesi ve üniversitenin diğer fakültelerinin öğrencilerinin sağlık okuryazarlık düzeyleriyle kıyaslanması amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Araştırma, kesitsel bir çalışma olup araştırmanın evrenini, bir vakıf üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesi ve diğer fakültelerinin öğrencileri oluştururken, çalışma tabakalı örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 415 öğrenci örneklemiyle tamamlanmıştır.
Bulgular: Araştırmaya, sağlık bilimleri fakültesinde 132 (%31,8) öğrenci ve diğer fakültelerde öğrenim gören 283 (%68,2) öğrencinin katılımı sağlamıştır. Her iki gruptaki öğrencilerin sağlık okuryazarlık düzeyleri arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. Öğrencilerin sağlık okuryazarlığı düzeyinin, 23 puan üzerinden aldıkları ortalama puan 12,39 (SS=3,35) olduğu (%53,9) belirlenmiştir.
Sonuç: Çalışmada, sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerinin sağlık okuryazarlık düzeyinin, diğer fakültelerin öğrencilerinden anlamlı şekilde daha yüksek olmaması çarpıcı bir sonuç olmuştur. Çalışma verileri doğrultusunda, özellikle sağlık bilimleri fakültesi için sağlık okuryazarlığı derslerinin zorunlu hale getirilmesi, derslerde gerçek yaşamdan örneklerin sunulması ve bilgilendirici seminer ve etkinliklerin arttırılması önerilmektedir.
Aim: The aim of this study was to determine the health literacy levels of students enrolled in undergraduate programs and to investigate whether there is a difference in health literacy levels between students of the faculty of health sciences and students of other faculties of the university.
Method: The research is a cross-sectional study, and the population of the study consists of students from faculty of health sciences and other faculties. In the study, a stratified sampling method was used, and a survey was conducted on 415 students.
Results: 132 students (31.8%) from the faculty of health sciences and 283 students (68.2%) from other faculties participated, and there is no significant difference between them in terms of health literacy. The mean scores that students received from the health literacy test, which was scored out of 23 points, was 12.39 (SD=3.35) (%53,9).
Conclusion: It is a striking finding that the health literacy level of students in the faculty of health sciences is not significantly higher than that of students in other faculties. Specifically for the faculty of health sciences, it is recommended to make health literacy courses mandatory, provide interactive modules with real-life examples in these courses, and increase informative seminars and activities.

9.
Türkiye’de Hemşirelerin Tescilli Buluşlarının İncelenmesi
Examining Registered Inventions of Nurses in Türkiye
Özüm Erkin, Vildan Kocatepe, Tuğçe Duman
doi: 10.54304/SHYD.2024.77785  Sayfalar 39 - 65
Amaç: Bu araştırmanın amacı, Türkiye’deki hemşirelerin tescilli buluşlarının incelenmesidir.
Yöntem: Bu araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelenmesi yöntemi ile yapılmıştır. Hemşirelerin buluşlarına erişebilmek için “YÖK Akademik, Google Arama Motoru” ve hemşirelerin buluşlarının listelendiği kitaplar taranmıştır. Elde edilen tüm veriler Türk Patent ve Marka Kurumu veri tabanından da kontrol edilmiştir.
Bulgular: YÖK Akademik veri tabanından toplam 57 buluşa ulaşılırken, Google veri tabanı “Haberler” sekmesinden ise toplam 29 yeni buluşa ulaşılmıştır. Ulaşılan toplam 86 buluştan %47,6’sı patent, %52,4’ü faydalı model olarak belirtilmiştir. Türkiye'de hemşireler tarafından geliştirilip ve Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenen buluşlar, konulara göre sınıflandırıldığında en büyük oranı yetişkin hasta bakımı (patent: %53; faydalı model: %24,4) ve bebek bakımı (patent: %35,6; faydalı model: %35,6) ile ilgili ürünler oluşturmaktadır. Yıllara göre sınıflandırıldığında, patentlerde en büyük oranı 2018 yılının (%21,9), faydalı modellerde 2022 yılının (%28,9) oluşturduğu saptanmıştır. YÖK akademik sayfasından alınan verilere göre en çok buluş “Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği (%31,6), Hemşirelik Esasları (%22,8), Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği (%19,3)2 alanında yapılırken, “Halk Sağlığı Hemşireliği ve Hemşirelik Eğitimi” ana bilim dallarında tescilli ürüne rastlanmamıştır.
Sonuç: Araştırmada, Türkiye’de hemşirelerin tescilli buluşlarının yarısından fazlasının faydalı model olduğu ve tescilli buluşların en sık yetişkin hasta ile bebek bakım ürünlerine ait buluşlar olduğu bulunmuştur. Hemşirelerin buluşlarının arttırılması için hizmet içi eğitimler planlanması, hastanelerde buluşlar için bütçe ayrılması ve hastanelerde hemşirelere danışmanlık yapacak araştırma merkezlerinin açılması önerilebilir.
Aim: The aim of this study is to examine the registered inventions of nurses in Türkiye.
Method: This research was conducted using the qualitative research method of document analysis. Yok Akademik, Google Search Database and books which were written by authors conducting pioneering studies in the field of innovation were searched in order to access the inventions of nurses. All the data obtained were confirmed from the database of the Turkish Patent and Trademark Office.
Results: A total of 57 inventions were accessed in the Yok Akademik database. A total of 29 new inventions were found in the "News" tab of the Google database. Out of a total of 86 inventions accessed, 47.6% were patents and 52.4% were utility models. When the inventions developed by nurses in Türkiye and registered by the Turkish Patent and Trademark Office were classified according to their subject, the highest rate was detected in the products related to in adult patient care (patent: 53%; utility model: 24.4%) and infant care (patent: 35.6%; utility model: 35.6%). When they were classified by years, the highest rate was observed in 2018 (21.9%) in the patents and 2022 (28.9%) in the utility models. According to the data obtained from the Yok Akademik page, the inventions were made mostly in the fields of Pediatric Nursing (31.6%), Nursing Fundamentals (22.8%), Obstetrics and Gynecology Nursing (19.3%); whereas, no registered products were found in the departments of Public Health Nursing and Nursing Education.
Conclusion: It was determined that more than half of the registered inventions of nurses in Türkiye were utility models. The registered inventions belonged to mostly adult patient and infant care products. It can be recommended to plan in-service trainings, to allocate a budget for inventions in hospitals, and to open research centers for consulting nurses in the hospitals in order to increase the inventions of nurses.

10.
Hemşirelerin Bakım Verme Rollerine İlişkin Tutumları ve “Robot Hemşirelerin” Kullanımına İlişkin Görüşleri: COVID-19 Salgını Sırasında Kesitsel Bir Çalışma
Nurses’ Attitudes Toward Caregiving Roles and Views on the Use of “Robot Nurses”: A Cross Sectional Study During the COVID-19 Pandemic
Neşe Altınok Ersoy, Adem Ersoy, Kürşat Murat Özcan
doi: 10.54304/SHYD.2024.73626  Sayfalar 66 - 73
Amaç: Bu çalışmanın amacı, COVID-19 salgını sırasında hemşirelerin bakım verme rollerine ilişkin tutumlarını ve COVID- robot hemşire kullanımına ilişkin görüşlerini belirlemektir.
Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte olan bu çalışma, COVID-19 hastalarına bakım veren hemşireler ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, sosyo-demografik form, COVID-19 bakım formu ve Hemşirelerin Bakım Verici Rollerine İlişkin Tutum Ölçeği kullanılarak çevrimiçi bir anket oluşturularak toplanmıştır.
Bulgular: Çalışmada, Hemşirelerin Bakım Verici Rollerine İlişkin Tutum Ölçeği’nden alınan toplam puan 66 (SS=9,10); öz bakım, koruma ve tedavi alt ölçeklerinden alınan puanlar sırasıyla 4,06 (SS=0,65), 4,12 (SS=0,63) ve 4,35 (SS=0,63) olarak bulunmuştur. Hemşirelerin yarısından fazlası iş yükünü ve ciddi enfeksiyon riskini azaltmak için robot hemşireleri kullanmayı istediğini belirtmiştir.
Sonuç: COVID-19 salgını sırasında hemşirelerin bakım verme rollerini benimsediği görülmüştür. Robot hemşirelerin iş yükünü ve ciddi enfeksiyon riskini azaltmak için kullanılmasının dijitalleşen dünyada bakımın kalitesini artırmada destekleyici olabileceği düşünülmektedir.
Aim: This study aimed to determine the nurses’ attitudes toward caregiving roles and views on the use of robot nurses during the COVID-19 pandemic.
Method: This descriptive and cross-sectional study was conducted with nurses providing care COVID-19 patients. The data were collected through an online survey using a sociodemographic form, a COVID-19 care form, and the Attitude Scale for Nurses in Caregiving Roles.
Results: The total score on the Attitude Scale for Nurses in Caregiving Roles was 66 (SD=9.10); the scores on the self-care, safety, and treatment subscales were 4.06 (SD=0.65), 4.12 (SD=0.63), and 4.35 (SD=0.63), respectively. More than half of the nurses preferred the use of robot nurses to reduce the workload and the risk of severe infections.
Conclusion: Even during the COVID-19 pandemic, nurses adopted caregiving roles and nursing robots could be used as a support to improve the quality of care.

11.
COVID-19 Küresel Salgınında Cerrahi Kliniklerde Hemşire İş Yükünün Hemşirelik Aktivite Aracı ile Değerlendirilmesi
Assessment of Nursing Workload Using Nursing Activities Score in Surgical Clinics During the COVID-19 Pandemic
Hümeyra Zengin, Derya Özcan
doi: 10.54304/SHYD.2024.32656  Sayfalar 74 - 81
Giriş: COVID-19 küresel salgınında, virüsün yayılma hızına göre ve il genelinde nüfusun sağlık gereksinimine bağlı olarak insan kaynağının az ve sınırlı olduğu hastanelerde, iş gücünü verimli kullanmak önem kazanmıştır. Bu çalışmada salgın döneminin ikinci yılında elektif cerrahiye açılan cerrahi kliniklerinde hemşire iş gücünün değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Bu çalışma, bir üniversite hastanesinde 17.09.2021- 23.09.2021 tarihleri arasında yapılan prospektif gözlemsel bir çalışmadır. Hastaların tanıtıcı bilgileri için hemşire gözlem formu, hemşirelik faaliyetlerini ölçmek için Hemşirelik Aktivite Skalası (NAS) ve hasta hemşire oranı için haftalık hemşire çalışma listesi kullanılmıştır. Veriler, gündüz vardiyasında yedi gün boyunca günde bir kez toplanmıştır.
Bulgular: Çalışmaya, cerrahi kliniklerinde yatan 226 hasta alınmış olup hastaların yaş ortalaması 48.3 (SS=18.3) ve çoğunluğu (%65) kadın olarak saptanmıştır. Hastaların ortalama yatış günü 11.6 (SS=21.8) iken %57.5' inde ek hastalık olduğu ve yarısından fazlasının ameliyat sonrası dönemde bulunduğu tespit edilmiştir. Çalışmaya alınan yataklı birimlerde sabah ve akşam vardiyalarında hemşire başına en az 5-6 hasta ve en fazla 13-14 hasta düştüğü görülmüştür. Cerrahi kliniklerinde yatan hastaların bir haftalık NAS skor ortalamaları en yüksek beyin cerrahisi kliniği 21.8 puan (Min: 9.8, Max: 64.3) ve üroloji kliniğinde 21.4 puan (Min: 12.9, Max: 54.4) olarak hesaplanmıştır. Bu bölümlerde NAS puanına göre var olan hemşire sayısından daha fazla hemşireye gereksinim duyulduğu belirlenmiştir.
Sonuç: Hemşirelik faaliyetleri puanları, bakım alan hasta sayısının ve hastanede kalış süresinin fazla olduğu kliniklerde artmıştır. Bu çalışma, hemşirelik faaliyetlerine yeterli zaman ayırmak için bazı kliniklerde daha fazla hemşireye gereksinim olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada NAS kullanılmış olup bu, hasta-hemşire düzeyinde bir sonraki vardiyanın iş yükünün ve dolayısıyla hasta-hemşire personel oranlarının öngörülmesine katkıda bulunmuştur.
Background: As the COVID-19 pandemic spread rapidly, healthcare needs of the population increased dramatically throughout the province, and we had limited human resources, using the workforce efficiently became a crucial factor in our hospital. In this study, we evaluated the nurse workforce of surgical clinics in the second year of the pandemic.
Method: A prospective observational study was conducted at the university hospital between17-23 of September 2021. The data were collected by using the Nurse Observation Form for the descriptive information of the patients, the Nursing Activity Scale (NAS) to measure nursing activities, and the weekly nurse work list for the patient-to-nurse ratio. The forms were filled once a day for seven days during the day shift.
Results: The study included 226 patients in surgical clinics. The mean age of the patients was 48.3 (SD=18.3) years, and most of the patients (65%) were women. The average length of stay in hospital was 11.6 (SD=21.8) days, and 57.5% of patients had comorbidities. More than half of the patients were in the postoperative period. In the inpatient units included in the study, nurse/patient ratio was changing between 1/5–6 to 1/13-14 in the morning and evening shifts. The one-week average NAS score of the patients hospitalized in surgical clinics was 21.8 (Min: 9.8, Max: 64.3) for brain surgery units and 21.4 (Min: 12.9, Max: 54.4) for urology units. These NAS scores indicated that more nurses are needed in these clinics than the number of nurses currently in service.
Conclusion: Our findings showed that more nurses are needed in some services to allocate sufficient time to nursing activities. In this study, NAS was used to predict the workload of the next shift at the patient-nurse level and, thus, assess the patient-to-nurse staff ratios.

12.
Sağlık Çalışanlarının Şiddete Karşı Güvenlik ve Güven Algılarının İncelenmesi
Investigation of The Perceptions of Safety and Confidence Against Violence of Healthcare Professionals
Burak Yural, Deniz Acuner, Güneş Çevik Akkuş
doi: 10.54304/SHYD.2024.02438  Sayfalar 82 - 90
Amaç: Çalışma, sağlık çalışanlarının çalışma ortamında şiddetle karşılaşma sıklıkları ile şiddete karşı güvenlik ve güven algılarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Çalışma, tanımlayıcı, kesitsel ve ilişki arayıcı bir araştırmadır. Çalışmaya, Türkiye’deki hastanelerde ve aile hekimliği merkezlerinde çalışan toplam 507 sağlık çalışanı (doktor, hemşire, ebe ve sağlık yöneticileri) katılmıştır. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu ve Sağlık Profesyonellerinin Şiddete Karşı Güvenlik ve Güven Ölçeği” ile toplanmıştır.
Bulgular: Son beş yılda sağlık çalışanlarının %58,6’sının fiziksel şiddete, %88’inin psikolojik şiddete uğradığı belirtilmektedir. Katılımcıların ölçekten aldıkları güven alt boyutu puan ortalamaları 6,87 (SS=1,9) ve güvenlik alt boyut puan ortalamaları 4,56 (SS=2,04) bulunmuştur. Cinsiyet, yaş, eğitim durumu, çalışılan birim, çalışma deneyimi, şiddetle karşılaşma ve beyaz kod verme durumuna göre güvenlik ve güven algılarının istatistiki olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
Sonuç: Araştırma sonucunda, sağlık çalışanlarında psikolojik şiddetin daha sık görüldüğü, güvende hissetme algılarının düşük olduğu, şiddeti yönetme becerisine yönelik algılarının orta düzeyde olduğu saptanmıştır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması ve güvenlik sistemlerinin çalışanların iş ortamında kendilerini güvende hissetmelerini ve şiddetle baş edebilmelerini sağlayacak şekilde yapılandırılması önerilir.
Aim: In the study was carried out to determine the frequency of exposure to violence in the working environment and the perceptions of security and trust against violence.
Method: The study is a descriptive, cross-sectional and correlational research. A total of 507 health professionals (doctors, nurses, midwives and health managers) working in hospitals and family medicine centers in Turkey were included in the study. Data were collected with Personal Information Form and Safety and Confidence Scale of Healthcare Professionals.
Results: It has been determined that 58.6% of health workers have been exposed to physical violence and 88% to psychological violence in the last five years. The trust sub-dimension mean score of the participants from the scale was 6.87 (SD=1.9) and the security sub-dimension mean score was 4.56 (SD=2.04). It has been determined that the perceptions of security and trust differ statistically according to gender, age, education level, unit of work, working experience, exposure to violence and white code.
Conclusion: As a result of the research, it was determined that psychological violence is more common in health workers, their perception of feeling safe is low, and their perceptions about the ability to manage violence are moderate. It is recommended that legal regulations be made regarding violence against healthcare professionals and that the management system should be structured in a way that will enable employees to feel safe in the workplace and to cope with violence.

13.
Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hemşirelerde Algılanan Örgütsel Desteğin İş Stresine Etkisinde Kişi Örgüt Uyumunun Aracılık Rolü
The Mediating Role of Person Organization Fit in the Effect of Perceived Organizational Support in Nurses Working at a University Hospital on Work Stress
Merve Özlü, Aysun Türe
doi: 10.54304/SHYD.2024.20438  Sayfalar 91 - 100
Amaç: Bu araştırma, hemşirelerde algılanan örgütsel desteğin iş stresine etkisinde kişi-örgüt uyumunun aracılık rolünün araştırılması amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Eskişehir'de bir üniversite hastanesinde görev yapan 500 hemşire (N=923) oluşturmuştur. Veriler, "Kişisel Bilgi Formu", "Algılanan Örgütsel Destek Ölçeği", "Algılanan İş Stresi Ölçeği", "Kişi-Örgüt Uyum Ölçeği" ile, hemşirelere anket dağıtımı yolu ile toplanmış ve SPSS for Windows 25.0 ve AMOS 23.0 kullanılarak analiz edilmiştir.
Bulgular: Araştırmada, hemşirelerde algılanan örgütsel desteğin iş stresini ve kişi-örgüt uyumunu anlamlı derecede etkilediği ancak; kişi-örgüt uyumunun iş stresini anlamlı derecede etkilemediği ve algılanan örgütsel desteğin iş stresine etkisinde kişi-örgüt uyumunun aracılık rolü üstlenmediği görülmüştür.
Sonuç: Algılanan örgütsel destek değişkenini, profesyonel rol ve sorumlulukları olan hemşirelerde iş stresini azaltmada ve kişi- örgüt uyumunu arttırmada önemlidir.
Aim: To investigate the mediating role of person-organization fit in the effect of perceived organizational support in nurses on job stress.
Method: The sample of the study consisted of 500 nurses working at a university hospital in Eskişehir (N = 923). Data were collected by distributing questionnaires to nurses with the "Personal Information Form", "Perceived Organizational Support Scale", "Perceived Job Stress Scale", and "Person-Organization Fit Scale" and analyzed using SPSS for Windows 25.0 and AMOS 23.0.
Results: it was found that the perceived organizational support of nurses significantly affected job stress and person-organization harmony; It was seen that person-organization fit did not affect job stress significantly and person-organization fit did not play a mediating role in the effect of perceived organizational support on job stress.
Conclusion: The perceived organizational support variable is important in reducing job stress and increasing person-organization harmony in nurses with professional roles and responsibilities.

14.
Geleceğin Hemşirelerinde Koronavirüs Kaygısı ve Algılanan Gerilim
In Future Nurses, Coronavirus Anxiety and Perceived Stress
Emel Öztürk Turgut, Ayşe Kuran
doi: 10.54304/SHYD.2024.47135  Sayfalar 101 - 107
Amaç: Araştırma, öğrenci hemşirelerde koronavirüs kaygısı ile klinik ortamda algılanan gerilim (stres) arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırma, 144 son sınıf hemşirelik öğrencisiyle yürütülmüştür. Veriler, “Tanıtıcı Bilgi Formu, Koronavirüs Anksiyete Ölçeği Kısa Formu ve Hemşirelik Öğrencileri İçin Algılanan Stres Ölçeği” ile çevrim içi ortamda elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra normallik testi ve Spearman korelasyon testinden yararlanılmıştır.
Bulgular: Öğrenci hemşirelerin Koronavirüs Anksiyete Ölçeği Kısa Formu Ortalaması 2,13 (SS=3,33); Hemşirelik Öğrencileri İçin Algılanan Stres Ölçeği puan ortalaması 62,97 (SS=28,69) olarak belirlenmiştir. Koronavirüs kaygı düzeyleri ile algılanan gerilim düzeyleri arasında olumlu yönde, orta güçte anlamlı ilişki belirlenmiştir. Ayrıca Koronavirüs Anksiyetesi Ölçeği ile Hemşireler İçin Algılanan Stres Ölçeği alt boyutları arasında anlamlı ilişkiler belirlenmiştir.
Sonuç: Öğrenci hemşirelerin koronavirüs kaygısı ile klinik ortama ilişkin algıladıkları gerilim arasında ilişkiler olduğu belirlenmiştir. Bu durum uzaktan eğitim sonrasında klinik ortam ve yüz yüze eğitime adaptasyonla ilişkili olarak değerlendirilebilir. Son sınıf öğrenci hemşirelerin klinik uygulamalara hazırlanmasına yönelik eğitimci, yönetici hemşirelerin ve ruh sağlığı profesyonellerinin iş birliğine dayalı oryantasyon programların yapılması önerilmiştir. Ayrıca araştırmanın daha geniş örneklem grubu ile yapılması, derinlemesine bilgi edinebilmek için nitel araştırmaların yapılması önerilmiştir.
Aim: This study was conducted to examine the relationship between coronavirus anxiety and perceived stress in clinical setting in student nurses.
Method: The descriptive research was conducted with 144 senior student nurses. The data were obtained by online questionnaire consisting of Introductory Information Form, Coronavirus Anxiety Scale Short Form and Perceived Stress Scale for Nursing Students. In addition to descriptive statistics, normality test and Spearman correlation test were used to evaluate the data.
Results: The Mean of Coronavirus anxiety scale short form was 2.13 (SD=3.33) and the mean of perceived stress scale for nursing students was 62.97 (SD=28.69). A positive, moderate significant relationship was determined between coronavirus anxiety levels and perceived stress levels of student nurses. In addition, significant relationships were determined between coronavirus anxiety and Perceived Stress Scale for Nursing Students subscales.
Conclusion: The relationships between coronavirus anxiety of student nurses and perceived stress related to the clinical environment were determined. This relationship may be related to adaptation to clinical environment and also face-to-face education after distance education. It has been proposed to conduct orientation programs based on the cooperation of nurse educators, nurse managers and mental health professionals for the preparation of intern student nurses for clinical practice. In addition, it was proposed to conduct the research with a wider sample group, to conduct qualitative research in order to obtain in-depth information.

15.
Farklı Kuşaklardaki Hemşirelerin Bireysel Yenilikçilik Düzeyleri ile Yaşam Boyu Öğrenme Eğilimleri Arasındaki İlişki
The Relationship Between Individual Innovation Levels and Lifelong Learning Tendencies of Nurses From Different Generations
Özge Bahar Sertkaya, Gönül Bodur
doi: 10.54304/SHYD.2024.34634  Sayfalar 108 - 118
Amaç: Araştırma, X, Y ve Z kuşak özelliklerine sahip hemşirelerin yenilikçilik düzeyleri ile yaşam boyu öğrenme eğilimleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte olan araştırmanın evrenini, İstanbul ilinde bulunan kuruluş yıllarına göre köklü eğitim-araştırma hastanelerinde çalışan hemşireler oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini ise evreni bilinen örnekleme hesabıyla 353 hemşire oluşturmuş olup araştırmada 456 hemşireye ulaşılmıştır. Veriler, “Bilgi Formu, Bireysel Yenilikçilik Ölçeği ve Yaşam Boyu Öğrenme Eğilimleri Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalamaları 28,76 (SS=7,16) olup çoğunluğu Y kuşağı (%89,6), kadın (%79,2) ve lisans mezunudur (%73,7). Hemşirelerin ölçek toplam puan ortalamaları “Bireysel Yenilikçilik Ölçeği”nden 43,10 (SS=8,18), “Yaşam Boyu Öğrenme Eğilimleri Ölçeği”nden 91,88 (SS=17,75) bulunmuştur. Bu sonuçlara göre, hemşirelerin bireysel yenilikçilik düzeyleri ortalamanın altında, yaşam boyu öğrenme eğilimleri orta düzeydedir. Hemşirelerin bireysel yenilikçilik düzeyleri ile kuşakları karşılaştırıldığında Y ve Z kuşağındaki hemşirelerin, X kuşağındaki hemşirelerden daha yenilikçi olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin yaşam boyu öğrenme eğilimleri ile kuşakları karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmamıştır.
Sonuç: Hemşirelerin bireysel yenilikçilik düzeyleri ile yaşam boyu öğrenme eğilimleri arasında ölçekler toplamında ilişki olmamasına karşın, alt boyutlara göre değişmekle birlikte zayıf, olumlu ve olumsuz yönlü, istatistiksel olarak çok ileri düzeyde anlamlı ilişkiler olduğu saptanmıştır.
Aim: The research was conducted to determine the relationship between the innovativeness levels of nurses with X, Y and Z generation characteristics and their lifelong learning tendencies.
Method: The universe of the research, which is descriptive and correlational; nurses working in well-established training-research hospitals in Istanbul were formed according to their establishment years. The sample of the study consisted of 353 nurses with a known sampling account, and 456 nurses were reached in the research. Data were collected with the "Information Form, Individual Innovation Scale and Lifelong Learning Tendency Scale".
Results: The mean age of the nurses was 28.76 (SD=7.16) years, the majority of them were Y generation (89.6%), female (79.2%) and undergraduate (73.7%). The nurses' scale total score averages were 43.10 (SD=8.18) from the "Individual Innovation Scale" and 91.88 (SD=17.75) from the "Lifelong Learning Tendency Scale". According to these results, nurses' individual innovativeness levels are below the average, and their lifelong learning tendencies are moderate. When the individual innovativeness levels of nurses are compared with their generations, it has been determined that the nurses in the Y and Z generation are more innovative than the nurses in the X generation. When the lifelong learning tendencies of nurses and their generations were compared, no significant difference was found.
Conclusion: Although there is no relationship between the individual innovativeness levels of nurses and their lifelong learning tendencies in the total of the scales, it has been determined that there are weak, positive and negative, statistically very significant relationships, although it varies according to the sub-dimensions.

16.
Cerrahi Kliniklerinde Çalışan Hemşirelerin Tıbbi Hata Deneyimlerinin İncelenmesi: Nitel Çalışma
Examination of Medical Error Experiences of Nurses Working in Surgical Clinics: A Qualitative Research
Hilal Çakmak Havutcu, Ayşegül Savci, Saadet Çömez
doi: 10.54304/SHYD.2024.09821  Sayfalar 119 - 129
Amaç: Bu araştırma, cerrahi kliniklerinde çalışan hemşirelerin tıbbi hata deneyimlerini incelemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden tanımlayıcı, fenomenolojik araştırma tasarımı kullanılmış olup 01.01.2022-01.07.2022 tarihleri arasında, Türkiye’de bir üniversite hastanesinin cerrahi klinik ve yoğun bakım ünitelerinde çalışan 35 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, içerik analizi yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Çalışma “COREQ (Consolidated criteria for Reporting Qualitative Research) kriterleri doğrultusunda yürütülmüş ve raporlanmıştır.
Bulgular: Araştırma verilerinden 4 tema ve 12 alt tema elde edilmiş ve bu ana temalar; Ne Oldu? (Tıbbi Hataları Çeşitleri), Neden Oldu? (Tıbbi Hataların Nedenleri), Şimdi Ne Olacak? (Tıbbi Hataların Sonuçları), Ne Yapmalıyız? (Tıbbi Hataların Çözümleri) şeklinde belirlenmiştir.
Sonuç: Cerrahi kliniklerde saptanan tıbbi hataların birçoğunun önlenebilir hatalar olduğu saptanmıştır. Çalışma sonuçları hastanelerde kurumsal politikaların ve kontrol listelerinin oluşturulması ve hasta güvenlik kültürünün pekiştirilmesinin önemi ortaya koymuştur. Ayrıca sağlık ekibi üyelerinin hata bildirimleri konusunda güdülenmesi, tıbbi hataların kök-neden analizlerinin çalışanlarla paylaşılması ve önleyici girişimlerin sağlık ekibiyle birlikte planlanması önerilmektedir.
Aim: This research was conducted to examine the medical error experiences of nurses working in surgical clinics.
Method: The research used a phenomenological research design, one of the qualitative research methods, and was conducted between 01.01.2022 and 01.07.2022 with 35 nurses working in the surgical clinic and intensive care units of a university hospital in Turkey. Research data were analyzed using the content analysis method. The study was conducted and reported in accordance with the "COREQ (Consolidated criteria for Reporting Qualitative Research) criteria.
Results: 4 themes and 12 subthemes were obtained from the research data; What happened? (Types of Medical Errors), Why Did It Happen? (Causes of Medical Errors), What Happens Now? (Consequences of Medical Errors), What Should We Do? (Solutions for Medical Errors).
Conclusion: It has been determined that most of the medical errors detected in surgical clinics are preventable errors. The study results revealed the importance of establishing institutional policies and checklists in hospitals and reinforcing patient safety culture. It is also recommended that healthcare team members be motivated to report errors, root-cause analyzes of medical errors are shared within the team, and preventive initiatives are planned together with the team.

17.
Hemşirelerin Yenilikçilik Davranışları İle Örgütsel Yaratıcılık Düzeyleri Arasındaki İlişki
Relationship Between Nurses' Innovative Behaviors and Organizational Creativity Levels
Aliye Güllübal, Tülay Sağkal Midilli
doi: 10.54304/SHYD.2024.50251  Sayfalar 130 - 140
Amaç: Bu araştırma, hemşirelerin yenilikçilik davranışları ile örgütsel yaratıcılık düzeylerinin tanıtıcı değişkenlere göre anlamlı bir farkının olup olmadığını ve aralarındaki ilişkinin ortaya konması amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel niteliktedir. Eylül-Kasım 2021 tarihleri arasında yapılan araştırmanın örneklemini, Türkiye'de iki devlet hastanesinde çalışan 280 hemşire oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, ‘Hemşire Tanıtım Formu, Bireysel Yenilikçilik Ölçeği ve Örgütsel Yaratıcılık Ölçeği’ kullanılmıştır. Araştırma verileri, Statistical Package For Social Sciences (SPSS) 15,0 paket programı kullanılarak, sayı yüzde dağılımı, tanımlayıcı analizler, Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis Testi ve Spearman korelasyon testleriyle analiz edilmiştir.
Bulgular: Araştırmada, hemşirelerin bireysel yenilikçilik ölçeği ortalama puanı 64,21 (SS=8,87) bulunmuştur. Hemşirelerin örgütsel yaratıcılık ölçeği ortalaması ise orta düzeyde saptanmıştır (Ort.=2,95, SS=0,59). Hemşirelerin bireysel yenilikçilik ile örgütsel yaratıcılık düzeyleri arasında olumlu yönlü, zayıf ve istatistiksel olarak anlamlı ilişkilerin olduğu belirlenmiştir (p<0,05).
Sonuç: Araştırmada hemşirelerin bireysel yenilikçilik ile örgütsel yaratıcılıkları arasında anlamlı ilişkinin olduğu belirlenmiş olup bireysel yenilikçilik özellikleri olumlu yönde arttıkça örgütsel yaratıcılık düzeyinin arttığı görülmüştür. Yapılan tanımlayıcı testler ve Spearman korelasyon analizi sonucunda, hemşirelikte yenilikçi davranışların arttırılmasında hemşirelerin yenilik düzeylerinin, yaratıcılıklarını kullanabilme düzeyinin değerlendirilmesi ve artırılması, lisans ve lisansüstü eğitimin desteklenmesi, psikolojik desteğin arttırılması, yenilikçilikle ilgili eğitim programları ve yönetim desteğinin sağlanması, hemşirelerin yaratıcılıklarının gelişmesi açısından önemli olmaktadır.
Aim: This research aims to reveal whether there is a significant difference between nurses’ innovation behaviors and organizational creativity levels according to demographic variables.
Method: The research is descriptive and cross-sectional. The sample of the research conducted between September and November 2021 consisted of 280 nurses working in two public hospitals in Turkey. 'Nurse Introduction Form', 'Individual Innovativeness Scale' and 'Organizational Creativity Scale' were used to collect data. Research data were used in frequency analysis in the Statistical Package for Social Sciences (SPSS) 15.0 package program. Number percentage distribution, descriptive analysis, Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis Test and Spearman correlation analysis were used to analyze the data.
Results: In the study, the average score of the nurses' individual innovativeness scale was found to be 64.21 (SD=8.87). The mean organizational creativity scale of nurses was found to be moderate (Mean=2.95, SD=0.59). It was determined that there were positive, weak, and statistically significant relationships between nurses' individual innovativeness and organizational creativity levels. (p<0.05).
Conclusion: It was determined that there were significant relationships between nurses' individual innovation and organizational creativity. It has been observed that as individual innovativeness characteristics increase positively, the level of organizational creativity increases. As a result of the descriptive tests and Spearman correlation analysis, it is important to evaluate and increase the innovation levels of nurses and the level of using their creativity in increasing innovative behaviors in nursing, encouraging undergraduate and graduate education, increasing psychological support, providing innovation-related training programs and management support for the development of nurses' creativity.

18.
COVID-19 Kadercilik Ölçeğinin Türkçe Geçerlik ve Güvenirliği
The Reliability and Validity of the COVID-19 Fatalism Scale in Turkish Language
Cantürk Çapık, Hatice Durmaz, Muhammet Ali Aydın
doi: 10.54304/SHYD.2024.43925  Sayfalar 141 - 151
Amaç: Bu metodolojik çalışma, COVID-19 Kadercilik Ölçeği'nin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasını yapmayı amaçlamaktadır.
Yöntem: Araştırmanın evrenini 18 yaş ve üzeri COVID-19 geçirmeyen bireyler oluşturmaktadır. Örneklem sayısının belirlenmesinde, ölçek formunun madde sayısı dikkate alınmıştır. Örneklemin belirlenmesinde seçkisiz örneklem yöntemi kullanılmış ve araştırma 200 kişi ile tamamlanmıştır. Araştırmada, katılımcılar için tanıtım formu ve COVID-19 Kadercilik Ölçeği olmak üzere iki form kullanılmıştır. Elde edilen veriler, açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri, iç geçerlilik katsayısı, en yüksek ve en düşük puan alan katılımcıların %27’lik karşılaştırmaları ile analiz edilmiştir.
Bulgular: Uzman görüşüne sunulan ölçeğin kapsam geçerlilik indeksi 0.98'dir. Temel bileşenlerin analizinde tüm maddelerin faktör yüklerinin 0,30'un üzerinde olduğu ve açıklanan varyansın %58,03 olduğu; doğrulayıcı faktör analizinde x2/SD değeri 1,06, GFI, AGFI, CFI uyum indeksi değerleri 0,98-1,000, RMSEA değeri 0,037 ve SRMR değeri 0,065 olarak bulunmuştur. Cronbach's α katsayısı 0,95 olarak belirlenmiştir.
Sonuç: Araştırmada açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri ile elde edilen kanıtlar sonucunda COVID-19 Kadercilik Ölçeği'nin tek faktörlü bir yapıya sahip olduğu ve Türkçe dilinde geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu sonucuna varılmıştır.
Aim: This methodological study aims to conduct a Turkish validity and reliability study of the COVID-19 Fatalism Scale.
Method: The population of the research consists of individuals aged 18 and over who are not infected with COVID-19. The number of items in the scale form was taken as the basis for determining the sample size. Random sampling method was used to determine the sample and the research was completed with 200 people. Two forms, the demographic introduction form and the COVID-19 Fatalism Scale, were used in the study. The data obtained were analyzed by explanatory and confirmatory factor analysis, internal validity coefficient, and with a %27 comparison of the upper and lower scoring participants.
Results: The content validity index of the scale presented to the expert panel was 0.98. It was determined that the factor loads of all items were over 0.30 and the explained variance was 58.03% in the analysis of the basic components; x2/SD value varied between 1.06, GFI, AGFI, CFI fit index values ranged between 0.98-1.000, RMSEA value was 0.037, and SRMR value was 0.065 in the confirmatory factor analysis. Cronbach's α coefficient was determined to be 0.95.
Conclusion: It was concluded that the COVID-19 Fatalism Scale has a single-factor structure and is a valid and reliable measurement tool in the Turkish language, based on the evidence obtained from the explanatory and confirmatory factor analyses in the study.

19.
Onkoloji-Hematoloji Kliniklerinde Çalışan Sorumlu Hemşirelerde Merhamet Yorgunluğu: Bir Nitel Çalışma
Investigation of Compassion Fatigue Experiences of Nurse Managers Working in Oncology-Hematology Clinics: A Qualitative Study
Tuğba Pehlivan Sarıbudak, Begüm Yalçın
doi: 10.54304/SHYD.2024.21033  Sayfalar 152 - 162
Amaç: Bu çalışmanın amacı, onkoloji-hematoloji kliniklerinde çalışan sorumlu hemşirelerin merhamet yorgunluğu deneyimlerinin incelenmesidir.
Yöntem: Bu nitel araştırma, Mart-Mayıs 2023 tarihleri arasında Türkiye’de özel ve devlet hastanelerin onkoloji-hematoloji kliniklerinde çalışan 11 sorumlu hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu ve Yarı-yapılandırılmış Görüşme Formu” kullanılarak, bireysel derinlemesine görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Veri analizinde, geleneksel içerik analizi yaklaşımı kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmaya katılan sorumlu hemşirelerin yaş ortalaması 34,45 (SS=5,95) yıl, onkoloji-hematolojide toplam çalışma yılı ortalaması 6,72 (SS=3,34) ve haftalık çalışma saati ortalaması 44,18 (SS=5,40) olarak bulunmuştur. Araştırmada, beş adet ana tema ve 11 adet alt tema belirlenmiş olup bunlar; ‘Onkolojide çalışmak teması; Burada mutlu son yok, nasıl bir insan oldum’; ‘Onkolojide sorumlu hemşire olmak teması; Daha zor!, insana dokunmayı öğretmek, ekibi motive etmek’; ‘Merhametin getirdikleri teması; yorgunluk, duyarsızlaşma’; ‘Baş etme teması; işi işte bırakmak!, paylaşmak’; ‘Beklentiler teması; psikolojik destek, kurum desteği’ şeklinde oluşturulmuştur.
Sonuç: Çalışma sonucunda, sorumlu hemşirelerin merhamet yorgunluğu açısından risk altında oldukları görülmüştür. Sorumlu hemşirelerin, birlikte çalıştıkları hemşireleri merhamet yorgunluğu riski açısından gözlemlemeleri ve ayrıca sorumlu hemşireler için de merhamet yorgunluğu ile baş etme eğitimlerinin uygulanması ve psikolojik destek sağlanması önerilmektedir. Kurumlara da hasta-hemşire oranlarının azaltılması, maddi iyileştirmelerin yapılması ve sorumlu hemşirelerin eğitim gereksinimlerinin karşılanması için önemli görevler düşmektedir.
Aim: The aim of this study was to examine the experiences of compassion fatigue of nuse managers working in oncology-hematology clinics.
Method: This qualitative study was conducted between March and May 2023 with eleven nurse managers working in oncology-hematology clinics of private and public hospitals in Turkey. Data were collected through individual in-depth interviews using a Personal Information Form and a Semi-structured Interview Form. Traditional content analysis approach was used for data analysis.
Results: The mean age of the nurse managers participating in the study was 34.45 (SD=5.95) years, the mean total years of working in oncology-hematology was 6.72 (SD=3.34) years and the mean weekly working hours was 44.18 (SD=5.40) hours. In the study, five main themes and 11 sub-themes were identified: 'Working in oncology; there is no happy ending here, what kind of a person I have become'; 'Being a nurse manager in oncology; more difficult!, teaching to touch people, motivating the team'; 'What compassion brings; fatigue, desensitization'; 'Coping; leaving work at work!, sharing'; 'Expectations; psychological support, institutional support'.
Conclusion: The present study showed that nurse managers are at risk for compassion fatigue. It is recommended that nurse managers should observe the nurses in their teams in terms of the risk of compassion fatigue and also, trainings on coping with compassion fatigue and psychological support should be provided for nurse mamagers. Institutions also have important duties to reduce patient-nurse ratios, make financial improvements and meet the educational needs of nurse managers.

20.
Depreme Maruz Kalan Hemşirelik Öğrencilerinin Akademik Güdülenme ve Mesleki Tutumları: Vaka-Kontrol Çalışması
Academic Motivation and Professional Attitudes of Nursing Students Exposed to the Earthquake: A Case-Control Study
Burcu Genç Köse, Ayşe Gümüşler Başaran, Bahar Kefeli Çol
doi: 10.54304/SHYD.2024.01069  Sayfalar 163 - 170
Amaç: Maddi ve manevi kayıplara yol açan doğal afetler, bireylerde ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Deprem sonrası yaşanabilen stres, kaygı gibi ruhsal sıkıntılar ise bireylerin odaklanma yeteneğine ve güdülenmesine olumsuz etkiler oluşturabilmektedir. Çalışma, depremi yaşayan hemşirelik öğrencilerinin akademik güdülenme ve meslek tutum düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Vaka-kontrol tipteki çalışma, bir üniversitenin hemşirelik öğrencileri ile yapılmıştır. Depremi yaşayan 81 öğrenci vaka grubunu oluştururken, 106 öğrenci kontrol grubunu oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, “Öğrenci Bilgi Formu, Akademik Güdülenme Ölçeği ve Hemşirelik Mesleğine Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde yüzde, ortalama, standart sapma, Student t testi, ANOVA, Tukey post hoc testi ve ki-kare testi kullanılmıştır.
Bulgular: Çalışmada, öğrencilerin depremden ruhsal açıdan etkilenme durumları, depremi yaşayan öğrencilerde anlamlı (X2= 5,576, p<0,05) olarak yüksek bulunmuştur. Öğrencilerin akademik güdülenme toplam puan ortalaması vaka (Ort=69,90, SS=12,29) ve kontrol grubunda (Ort=68,75, SS=10,45) yüksek bulunurken, öğrencilerin vaka (Ort=3,87, SS=0,44) ve kontrol (Ort=3,92, SS=0,45) gruplarında hemşirelik mesleğine yönelik tutum ölçeği toplam puan ortalaması ile her üç alt boyutta olumlu tutuma sahip oldukları belirlenmiştir. Çalışmada vaka ve kontrol grupları açısından karşılaştırma yapıldığında, akademik güdülenme ve hemşirelik mesleğine yönelik tutum ölçeği boyutları arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Deprem ile akademik güdülenmesinin olumsuz yönde değiştiğini söyleyen öğrencilerin akademik güdülenme ölçeği puan ortalaması, akademik güdülenmesinin değişmediğini ya da olumlu yönde değiştiğini belirten öğrencilerden anlamlı olarak düşük bulunmuştur (p<0,05).
Sonuç: Çalışma sonucunda depremin öğrencilerin akademik güdülenme ve mesleki tutumlarında fark oluşturmadığı görülmüştür.
Aim: Natural disasters, which cause material and moral losses, can cause mental distress in individuals. Mental distress, such as stress and anxiety that may be experienced after the earthquake, may have adverse effects on the focusing capacity and motivation of individuals. The study was conducted to determine the levels of academic motivation and occupational attitudes of students exposed to earthquakes.
Method: The case-control study was conducted with nursing students of a university. While 81 students exposed to the earthquake constituted the case group, 106 were the control group. Student Information Form, Academic Motivation Scale, and Attitude Towards Nursing Profession Scale were used to collect the data. The data was used to analyse percentage, mean, standard deviation, Student's t-test, ANOVA, Tukey post hoc test, and chi-square.
Results: In the study, the psychological effects of the earthquake were significantly higher (X2=5.576, p<0,05) in the students exposed to the earthquake. The mean total score of academic motivation was higher in the case (Mean=69.90, SD=12.29) and control groups (Mean=68.75, SD=10.45). In addition, it was determined that the students in the case (Mean=3.87, SD=0.44) and control (Mean=3.92, SD=0.45) groups had a positive attitude towards the nursing profession in all three sub-dimensions with the total mean score of the attitude scale. When comparing case and control groups, no significant difference was found between academic motivation and attitude towards the nursing profession scale. The mean score of the academic motivation scale of the students who stated that their academic motivation changed negatively with the earthquake was significantly lower than those who stated that their academic motivation did not change or change positively (p<0,05).
Conclusion: The study showed that the earthquake did not affect students' academic motivation and professional attitudes.

21.
Hemşirelerde Merhamet Yorgunluğunun Empatik Öfke Düzeylerine Etkisi
The Effect of Compassion Fatigue on Empathic Anger Levels in Nurses
Cansu Ağralı, Esra Ünal, Gürkan Kapıkıran, Yasin Çetin
doi: 10.54304/SHYD.2024.01488  Sayfalar 171 - 179
Amaç: Araştırma, hemşirelerin merhamet yorgunluğunun empatik öfke düzeyine ilişkin algılarını, aralarındaki ilişkiyi ve etki düzeyini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı desende gerçekleştirilen araştırmanın evrenini, bir kamu eğitim ve araştırma hastanesinde çalışan hemşireler (N: 550), örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden ve veri toplama araçlarını eksiksiz dolduran 444 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, Nisan-Ağustos 2022 tarihlerinde çevrim içi anket form aracılığı ile tanıtıcı bilgi formu, Merhamet Yorgunluğu Kısa Ölçeği ve Empatik Öfke Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Veriler; tanımlayıcı istatistikler, normallik, güvenilirlik, t- test, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizleriyle değerlendirilmiştir.
Bulgular: Bu araştırmada merhamet yorgunluğu ölçeği toplam puan ortalamasının 74,47 (22,93) ve empatik öfke ölçeği toplam puan ortalamasının 25,45 (4,66) olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin tanıtıcı özellikleri ile merhamet yorgunlukları ve empatik öfke düzeylerine ilişkin puan ortalamaları karşılaştırıldığında; hemşirelerin cinsiyetleri ile merhamet yorgunluğu ölçeği toplam ve mesleki tükenmişlik alt boyutu arasında anlamlı bir farklılık saptanmıştır (p<0,05). Hemşirelerin yaşları ile merhamet yorgunluğu ölçeği alt boyutlarından mesleki tükenmişlik ile empatik öfke toplam puanı arasında anlamlı bir farklılık saptanmıştır (p<0,05). Hemşirelerin merhamet yorgunluğuna etki edebilecek etmenlerin bulunması amacıyla oluşturulan modelde, empatik öfkeye ilişkin varyansın %21’ini açıkladığı saptanmıştır.
Sonuç: Bu araştırmada hemşirelerin merhamet yorgunluğu ve empatik öfke düzeyleri yüksek bulunurken, merhamet yorgunluğu algısının empatik öfke algısını etkilediği belirlenmiştir.
Aim: This study was conducted to determine nurses' perceptions of compassion fatigue and the level of empathic anger, the relationship between them, and the level of impact.
Method: The population of the study, which had a descriptive and correlation-seeking design, consisted of nurses working in a public training and research hospital (N: 550), and the sample consisted of nurses who agreed to participate in the research and completed the data collection tools completely (n: 440). The data of the study were collected via google form between April and August 2022, using an introductory information form, compassion fatigue brief scale, and empathic anger scale. Data were evaluated with descriptive statistics, normality, reliability, t-test, ANOVA, correlation, and regression analyses.
Results: In this study, it was determined that the mean total score of the Compassion Fatigue Brief Scale was 74.47 (SD=22.93) and the mean Empathic Anger Total Score was 25.45 (SD=4.66). When the nurses' socio-demographic characteristics and their average scores on compassion fatigue and empathic anger levels were compared; A significant difference was found between the gender of nurses and the total and professional burnout subscale of the Compassion Fatigue Brief Scale (p<0.05). A significant difference was found between the nurses' ages and the total score of professional burnout and empathic anger, which are sub-dimensions of the Compassion Fatigue Brief Scale (p<0.05). In the model created to find factors that may affect nurses' compassion fatigue, it was found that they explained 21% of the variance related to empathic anger.
Conclusion: In this study, nurses' compassion fatigue and empathic anger levels are high. It was also found that the perception of compassion fatigue affected the perception of empathic anger.

22.
Bir Üniversitedeki Hemşirelik Öğrencilerinin Beyin Göçüne Yönelik Tutumlarının ve Etkileyen Etmenlerin Belirlenmesi
Determination of Nursing Students' Attitudes Towards Brain Drain at a University and the Affecting Factors
Dercan Gençbaş, Leyla Yaman Üzümcü, Dilan Yavuz, Sahra Müyesser Üstün, Ruveyda Ferhan Türkoğlu, Elshan Bagherıyar, İbrahim Emir Yetkin
doi: 10.54304/SHYD.2024.08941  Sayfalar 180 - 187
Amaç: Bu çalışma, hemşirelik öğrencilerinin beyin göçüne yönelik tutumlarının ve bu tutumları etkileyen etmenlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte tasarlanmıştır. Çalışmanın örneklemini hemşirelik lisans programında öğrenim gören 287 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu ve Beyin Göçüne Yönelik Tutum Ölçeği (BGYTÖ)” kullanılarak çevrim içi ortamda toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve linear regresyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Öğrencilerin %89,9’u kadın, %28,9’u dördüncü sınıf olup Beyin Göçüne Yönelik Tutum Ölçeği toplam puan ortalaması 40,23 (SS=11,51) olarak bulundu. Öğrencilerin Beyin Göçüne Yönelik Tutum Ölçeği toplam puanlarına etki eden etmenler; linear regresyon analizi ile (F (4,282): 12,280; p<0,001; R2: 0,136) incelenmesi sonucu cinsiyet, gelir durumu, yabancı dil bilme durumu ve yurt dışındaki hemşirelik mesleğine yönelik bilgi sahibi olma durumu olarak belirlenmiştir.
Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin beyin göçüne yönelik tutumlarının ve göç etme eğilimlerinin ortalamanın altında olduğu, etkileyen etmenlerin ise cinsiyet, gelir durumu, yabancı dile bilme durumu ve yurt dışındaki hemşirelik mesleğine yönelik bilgi sahibi olma durumunun beyin göçü eğilimine etkisinin olduğu belirlenmiştir. Sağlık alanında nitelikli iş gücü içerisinde önemli bir konumda olacak hemşirelik öğrencilerinin, beyin göçüne yönelik tutumlarının daha da azaltılması amacıyla öğrencilere kariyer fırsatları yaratılmalı, çalışma koşulları ve ücretler iyileştirilmeli, ayrıca mesleki gelişimleri desteklenmelidir.
Aim: This study was conducted to determine nursing students' attitudes toward brain drain and the factors affecting these attitudes.
Method: This study was designed with cross-sectional. The sample consisted of 287 nursing students in an undergraduate program. Data were collected online using the Personal Information Form and the Attitudes Towards Brain Drain Scale (ASBD). Descriptive statistics and linear regression analysis were used to analyze the data.
Results: According to results, 89.9% of the students were female, 28.9% were fourth graders, and the total score average of the Attitude Scale Towards Brain Drain was found to be 40.23 (SD=11.51). Factors affecting students' total scores on the Attitude Scale towards Brain Drain; As a result of examination with linear regression analysis (F (4.282): 12.280; p<0.001; R2: 0.136), it was determined as gender, income level, foreign language skills and knowledge about the nursing profession abroad.
Conclusion: It has been determined that nursing students' attitudes towards brain drain and their tendency to migrate are below average, and the influencing factors are gender, income level, ability to speak a foreign language, and knowledge about the nursing profession abroad. In order to further reduce the attitudes of nursing students towards brain drain, who will have an important position among the qualified workforce in the health field, career opportunities should be created for students, wages should be improved and their professional development should be supported.

23.
Acil ve Yoğun Bakım Birimlerinde Görevli Hemşirelerin Çalışma Ortamlarının Hasta Güvenliği Tutumuna Etkisi
Impact of Emergency Department and Intensive Care Nurses' Working Environments on Patient Safety Attitude
Aygül Kıssal, Emre Dokgöz
doi: 10.54304/SHYD.2024.44365  Sayfalar 188 - 197
Amaç: Bu çalışma, acil ve yoğun bakım birimlerinde görevli hemşirelerin çalışma ortamlarının hasta güvenliği tutumuna etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Yöntem: Çalışma, tanımlayıcı tipte olup Türkiye’de bir ilin eğitim ve araştırma hastanesinin acil ve yoğun bakım birimlerinde görevli, araştırmayı katılmayı kabul eden 71 hemşire örnekleminde gerçekleştirilmiştir. Veriler “Hemşire Tanıtım Formu”, “Çalışma Ortamı Ölçeği (ÇOÖ)” ve “Hasta Güvenliği Tutumu Ölçeği (HGTÖ)” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, t testi, Mann Whitney U Test, Kruskall Wallis, Spearman korelasyon ve çoklu regresyon analizleri kullanılmıştır.
Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalaması 31,89 (SS=7,13) bulunurken, %50’sinden fazlası kadın, mesleğini isteyerek seçmiş ve çalıştığı klinikten memnun belirlenmiştir. Katılımcıların ÇOÖ puan ortalaması 86,69 (SS=13,01) ve HGTÖ puan ortalaması 145,55 (SS=21,71) saptanmıştır. ÇOÖ ile HGTÖ arasında olumlu yönde ve orta düzeyde istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05).
Sonuç: Araştırma, hemşirelerin çalışma ortamı ve hasta güvenliği tutum ölçeği toplam ve alt boyut puan ortalamalarının orta düzeyde olduğunu ve çalışma ortamının hasta güvenliği tutumunu olumlu yönde etkilediğini ortaya koymuştur. Kurumsal olarak hemşirelerin hasta güvenliği tutumlarını geliştirmede, hasta yaşamını etkileyen hataların belirlenmesi, hatayı azaltıcı uygulamaların değerlendirilmesi ve çalışma ortamlarının düzenlenmesi önemli olup hasta güvenliği eğitimlerine devam edilmesi yararlı olacaktır.
Aim: This study was conducted to determine the effect of emergency and intensive care unit nurses' working environments on their patient safety attitudes.
Methods: The study is of descriptive type. The sample consisted of 71 nurses working in the emergency and intensive care units of a training and research hospital in a province in Turkey, who agreed to participate in the research. Data were collected with the "Nurse Introduction Form", "Work Environment Scale (WES)" and "The Safety Attitudes Questionnaire (SAQ) ". Descriptive statistics, t test, Mann Whitney U Test, Kruskall Wallis, Spearman correlation and multiple regression analyzes were used to analyze the data.
Results: The average age of nurses is 31.89 (SD=7.13). More than 50% of the participants are women, they chose their profession willingly and are satisfied with the clinic they work in. The participants' average total score on the WES is 86.69 (SD=13.01) and the average total score on the SAQ is 145.55 (SD=21.71). A positive, moderate and statistically significant relationship was found between WES and SAQ (p<0.05).
Conclusions: The research revealed that nurses' working environment and patient safety scales total and sub-dimension mean scores were at moderate levels and that the working environment positively affected patient safety attitudes. In institutionally improving nurses' patient safety attitudes, it is important to identify errors that affect patient life, evaluate error-reducing practices, and organize work environments. It would be beneficial to continue patient safety education programs.

24.
Yönetici Hemşirelerin COVID-19 Küresel Salgını Sürecinde Kriz Yönetimi Becerileri ve İlişkili Etmenler
Crisis Management Skills of Management Nurses and Related Factors During the COVID-19 Pandemic
Selin Songül Bıyıkoğlu, Nükhet Ballıel
doi: 10.54304/SHYD.2024.75688  Sayfalar 198 - 205
Amaç: Bu araştırma, bir halk sağlığı sorunu olan COVID-19 küresel salgını sürecinde yönetici hemşirelerin kriz yönetimi becerileri ve ilişkili etmenlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Yöntem: Bu çalışma kesitsel tipte olup üç farklı kurumda yöneticilik yapan 156 hemşire ile 20 Temmuz-20 Ekim 2021 tarihleri arasında yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini, 196 hemşire yönetici oluşturmuş ve çalışmada evrenin tümüne ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırma verileri, “Tanımlayıcı Bilgi Formu” ve Sayın (2006) tarafından geliştirilen “Kriz Yönetim Ölçeği (KYÖ)” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin incelenmesinde, bilgisayar ortamında SPSS 22.0 programı kullanılarak sayı, yüzde, ANOVA, Tukey ve lineer regresyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Yönetici hemşirelerin, ‘‘Kriz Yönetimi Ölçeği’’ puan ortalaması 3.143±0.286 olarak bulunmuştur. Katılımcılardan yöneticilik süresi “6-10 yıl” olanların kriz yönetimi genel puanı, hasarın yayılmasını önleme ve öğrenme puanlarından daha yüksek saptanmıştır (p<0,05). Yöneticilik süresi “1-5 yıl” ve “10 yıl ve üzeri” olanların kriz yönetimi genel puanı hasarın yayılmasını önleme ve öğrenme puanlarından daha yüksek olduğu görülmüştür (p< 0,05).
Sonuç: COVID-19 öncesi afet, salgın vb. dönemlerde hizmet sunan katılımcıların, erken uyarı sinyali toplama, hasarın yayılmasını önleme, onarma ve toparlanma, öğrenme puanları, hizmet sunmayan katılımcıların erken uyarı sinyali toplama, hasarın yayılmasını önleme, onarma ve toparlanma, öğrenme puanlarından daha yüksek olduğu görülmüştür.
Aim: This research was conducted to determine the crisis management skills and related factors of nurse managers during the COVID-19 pandemic, which is a public health problem.
Method: This cross-sectional study was conducted face-to-face interview method through a self-report survey form the nurse managers of three hospitals, Giresun University Training and Research Hospital, GRU Gynecology and Pediatrics EAH, Physical Therapy and Rehabilitation Center, between 20 July and 20 October 2021. The population of the study consisted of 196 nurse managers, sampling method was not used, it was aimed to reach the entire universe. 156 nurse managers who agreed to participate in the study were interviewed. Research data were collected using the Socio-Demographic Information Form and the Crisis Management Scale (CMS) developed by Sayın (2006). The data were analyzed in the computer environment in the SPSS 22.0 program, and number, percentage, Anova, Tukey and linear regression analysis were used in the analysis of the data.
Results: The mean score of the nurse managers on the "Crisis Management Scale" was calculated as 3.143±0.286. The crisis management general, damage prevention and learning scores of the participants whose managerial period is “6-10 years” are higher than the crisis management general, damage prevention and learning scores of the participants whose managerial period is “1-5 years” and “10 years and above” ( p<0.05).
Conclusion: Pre-COVID-19disaster, epidemic, etc. crisis management of the research group, which provides service in the periods, collection of early warning signals, prevention of the spread of damage, repair and recovery, learning scores, pre-COVID-19disaster, epidemic, etc. Early warning signal collection, preventing the spread of damage, repair and recovery, learning scores of the participants who did not provide service during the periods were found to be higher.



 

LookUs & Online Makale