GİRİŞ ve AMAÇ: Kaliteli, güvenli ve maliyet etkin bir sağlık hizmeti sunabilmek için sağlık bakım kuruluşlarında hasta güvenliği kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir. Hasta güvenliği kültürünün geliştirilmesinde hasta güvenliği kültürünü etkileyen etmelerin belirlenmesi önemlidir. Araştırma, hemşirelerin hasta güvenliği kültürü algılarının ve hasta güvenliği kültürü algılarını etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma, Konya ili kent merkezinde yer alan dört hastanede, 20 Mart-01 Haziran 2014 tarihleri arasında yapılmıştır. Çalışmaya Dahili birim, Cerrahi birim, Yoğun bakım, Acilde çalışan toplam 427 hemşire katılmıştır. Verilerin toplanmasında Demografik Veri ve Hasta Güvenliği Kültürü Hastane Anket formu kullanılmıştır. BULGULAR: Hemşirelerin yaş ortalamalarının 33,12 yaş olduğu ve %75,6’sının hasta güvenliği ile ilgili eğitim aldığı belirlenmiştir. Çalışmada toplam hasta güvenliği kültürü pozitif cevap puanı %49,39 olarak bulunmuştur. Hemşirelerin çalışma pozisyonu, meslekte çalışma yılı, hasta güvenliği ile ilgili eğitim alama durumu, hemşirelerin çalıştıkları hastanenin hasta ve çalışanlar için güvenli bir ortam olduğunu düşünme durumu, çalışma şekli, haftalık çalışma süresi ve hastane hasta güvenliğine ilişkin uygulamaların varlığının, hemşirelerin hasta güvenliği kültürü algıları üzerinde etkisi olduğu ancak bu etkinin düşük düzeyde olduğu saptanmıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu araştırmanın sonuçlarına göre, hastanelerde hemşirelerin hata bildirimlerinde cezalandırıcı olmayan bir yaklaşımın ortaya konulması gerekmektedir. Ayrıca çalışma sistemleri ile çalışma ortamlarının hasta güvenliğini sağlayıcı şekilde düzenlenmesi ve hemşirelerin hasta güvenliğine yönelik mesleki gelişimlerinin desteklenmesi önemlidir. Ayrıca çalışmanın yapıldığı sağlık kuruluşlarında hasta güvenliği kültürüne etki eden diğer faktörlerin de belirlenmesi önerilebilir.
INTRODUCTION: The culture of patient safety is an important element for the quality of health care delivery and is a global concern. In the development of patient safety culture, it is important to determine the factors affecting the patient safety culture.This study was performed in descriptive and cross-sectional design in order to determine nurses' perception of patient safety culture and the factors affecting it. METHODS: This study was conducted in four public hospitals across Turkey, in 2014. The study consisted of 427 staff nurses. Data were collected through the Demographic Data Form and Patient Safety Culture Hospital Questionnaire. RESULTS: The mean age of the nurses was 33.12 and 75.6% of them were training about patient safety culture. The overall level of patient safety culture was 49.3%. Nurses' working position, working year in the occupation, training on patient safety, nurses' thinking that the hospital they work in is a safe environment for patients and employees, working style, weekly working time and presence of practices related to hospital patient safety all had affected nurses' perceptions of patient safety culture, but this effect was found to be low. DISCUSSION AND CONCLUSION: According to the results of this study, a non-punitive approach to error reporting of nurses in hospitals should be put forward. In addition, it is important to regulate working systems and work environments in a way to ensure patient safety and to support the professional development of nurses for patient safety. It may also be suggested to identify other factors that affect patient safety culture in the health institutions where the study is conducted.
GİRİŞ ve AMAÇ: Hemşirelik öğrencilerinin eğitimleri sonucunda birer sağlık profesyoneli olacağı, bakım hizmeti vereceği ve çatışma ortamında kalabilecekleri göz önünde bulundurulduğunda; hemşirelik öğrencilerinin çatışma çözme stillerinin belirlenmesi ve geliştirilmesi önem taşımaktadır. Araştırma, Hemşirelik öğrencilerinin kullandığı çatışma çözme stillerinin ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma, Hemşirelik Bölümü’nde öğrenim gören 272 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırmanın verileri, Tanıtıcı Bilgi Formu ve Çatışma Çözme Stilleri Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. BULGULAR: Araştırma kapsamına alınan öğrencilerin, %80,5’i kadın, %73,5’i 18-21 yaş grubunda, %96,3’ü bekar, %62,5’i Anadolu lisesi mezunu ve %30,1’i birinci sınıf ve %30,1’i ikinci sınıf öğrencisi olduğunu bildirmiştir. Öğrencilerin en çok uzlaşma, en az ise hükmetme stratejisini kullandıkları belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çatışma çözmenin etkin bir şekilde gerçekleşmesi için farkındalığın arttırılması, sağlık hizmeti içerisinde ortaya çıkabilecek çatışma tipleri ve çatışma kaynaklarına ilişkin bilginin birer hemşire adayı olan öğrencilere eğitimin her basamağında verilmesi gerekmektedir.
INTRODUCTION: Considering that nursing students will be health professionals as a result of their education, they will provide care and stay in conflict environment; It is important to identify and develop conflict resolution styles of nursing students. The research was conducted to determine the conflict resolution styles of nursing students and the factors.
METHODS: The study was carried out with 272 students studying in the Nursing Department. The results of the study were collected by the Introductory Information Form and the Conflict Resolution Styles Scale. RESULTS: Of the students included in the study reported that 80.5% were women, 73.5% were in the 18-21 age group, 96.3% were single, 62.5% were Anatolian High School graduates and 30.1% were first and 30.1% were second grade students. It is determined that the students use the most accommodation and the least the strategy of domination. DISCUSSION AND CONCLUSION: In order for the conflict resolution to take place effectively, it is necessary to increase the awareness, the types of conflicts that may arise in the health service and the information about the sources of conflict should be given to each nurse candidate.
GİRİŞ ve AMAÇ: Yeni mezun hemşirelerin mesleki karar ve uygulamalarındaki deneyimsizliği, sağlık bakım sisteminde gerçekleşen tıbbi hataların başlıca nedenlerinden biridir. Bu noktadan hareketle çalışma, yeni mezun hemşirelerin tıbbi hata ve risklere yönelik farkındalıklarının arttırılmasında ufak-tefek hatalar odasının etkinliğini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Yarı deneysel nitelikteki çalışma, özel bir üniversite hastanesinde çalışmaya başlayan ve 2018 yılı lisans mezunu olan 71 hemşire ile gerçekleştirildi. Yeni mezunlardan simülasyon ortamında yer alan 25 tıbbi hata ve riski belirlemeleri ve kendilerine verilen forma kaydetmeleri istendi. Simülasyona dayalı deneyim öncesi ve sonrasında Bireysel Özellikler Formu, Hemşirelikte Tıbbi Hataya Eğilim Ölçeği (HTHEÖ) ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği’nden (THTÖ) oluşan anket formu dolduruldu. Tanımlayıcı testler, İşaret testi ve Kruskal Wallis analizi kullanılarak veriler değerlendirildi. BULGULAR: Yeni mezunların %23,9’u tıbbi hata deneyiminin bulunduğunu ve %45,1’i tıbbi hataya tanıklık ettiğini belirtti. Simülasyon ortamında yalnızca 20 yeni mezunun, 13 ve üzerinde tıbbi hata ve risk belirlediği saptandı (28,2%). Yeni mezunların simülasyona dayalı deneyim öncesi ve sonrasında HTHEÖ ve THTÖ’nden aldıkları puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0,05). 13 ve üzerinde tıbbi hata ve risk belirleyen yeni mezunların, uygulama sonrasında THTÖ’nden aldıkları puan ortalaması istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Ufak tefek hatalar odası, yeni mezun hemşirelerin tıbbi hata ve risklere yönelik farkındalıklarının arttırılmasında yenilikçi bir araçtır. Klinik alanda gözlemsel çalışmalarla simülasyona dayalı deneyim etkisinin değerlendirilmesi ve hizmet içi ve kurum içi uyum eğitim programlarına entegre edilerek sürekliliğinin sağlanması önerilmektedir.
INTRODUCTION: The inexperience of the newly graduated nurses in their professional decisions and practices is one of the main reasons for the medical errors in the health care system. From this point of view, the study was carried out to determine the effectiveness of the errors room method in increasing the awareness of new graduate nurses about medical errors and risks. METHODS: The quasi-experimental study was carried out with 71 nurses, who began to work in a private university hospital and were graduated in 2018. New graduates were asked to determine the 25 medical errors and risks in the simulation environment and to record the form given to them. The Individual Characteristics Form, The Medical Error Tendency Scale (METS) and the Attitude Scale in Medical Errors (ASME) before and after the simulation based experience were completed by new graduates. Data were evaluated using descriptive tests, sign test and Kruskal Wallis analysis. RESULTS: Of the new graduates, 23.9% reported experiencing medical errors, while 45.1% reported having witnessed medical errors. Only 20 new graduates were found to have medical errors on 13 and above (28,2%). There was no statistically significant difference between the average scores of the new graduates from the METS and ASME before and after the simulation based experience (p> 0.05). The mean score of the new graduates who determined 13 and above the medical errors and risks in the Error Room was found to be statistically significantly higher (p <0.05). DISCUSSION AND CONCLUSION: The pint-size errors of room was an effective and innovative tool to raise the new graduate nurses' awareness of medical errors and risks. It is recommended that the effectiveness of the simulation based experience should be evaluated by observational studies and the method should be integrated into the in-service training program to provide continuity
GİRİŞ ve AMAÇ: Giriş: Yenilikçilik, hemşirelik bakımında kalitenin geliştirilmesi ve sürdürülmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Amaç: Bu çalışma; hemşirelikte yenilikçilik ve ilişkili faktörlerin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Etik kurul onayı ile Sakarya ve Amasya’daki hastanelerin yöneticilerinden gerekli izinler alındıktan sonra çalışma başlatılmıştır. Çalışma Ocak-Şubat 2018 tarihleri arasında, çalışmaya gönüllü katılmayı kabul eden 240 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada; katılımcıların tanıtıcı bilgilerini sorgulayan soru formu ile “Bireysel Yenilikçilik Ölçeği” kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 23 paket programına aktarılarak sayı, yüzdelik, ortalama, standart sapma, Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testleri ile analiz edilmiştir. Cronbach Alfa katsayısı hesaplanmıştır. BULGULAR: Katılımcıların % 95,8’i kadın, yaş ortalaması 34,78±8,48, %75’inin evli, %55’inin lisans mezunu olduğu saptanmıştır. Hemşirelerin %23,3’ünün görev süresinin 5–10 yıl arasında olduğu bulunmuştur. Yenilikçilik alanında %73,3’ünün herhangi bir eğitim almadığı belirlenmiştir. Hemşirelerin % 65,4’ünün hemşirelik alanında yapılan yenilikçi çalışmaları takip etmediği tespit edilmiştir. Çalışmadan “Bireysel Yenilikçilik Ölçeği” nden elde edilen toplam puan 66,62±8,37 olarak elde edilmiştir. Bu durum çalışmaya katılan hemşirelerin “sorgulayıcı” düzeyde kaldıklarını ifade etmektedir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmaya katılan hemşirelerin sorgulayıcı düzeyde kaldıkları görülmüştür. Sorgulayıcı düzeyden yenilikçi düzeye çıkabilmek için; hemşirelerin, öncellikle eksik olanın ya da değiştirilmesi gerekenlerin farkına varmaları, farklı düşüncelere önem vermeleri, risk alabilmeleri, başarısızlığı tolere edebilmeleri, çevik olmaları, özgür düşünebilmeleri, geniş perspektiften bakabilmeleri son derecede önemlidir.
INTRODUCTION: Innovation plays an important role in the development and maintenance of quality in nursing care. The aim of this study was conducted of the innovation and related factors in nursing. METHODS: Before starting the study, the approval of the ethics committee and the necessary permits were obtained from the managers of the hospitals in Sakarya and Amasya. Study is made between January and February 2018, 240 volunteer nurses were included in the study. Study was used the questionnaire questioning the participants' information with “Individual Innovation Scale”. Data were transferred to SPSS 23 package program and analyzed by number, percentage, mean, standard deviation, Kruskal Wallis and Mann Whitney U tests. The Cronbach Alpha coefficient was calculated. RESULTS: 95.8% of the participants were female, the mean age was 34.78 ± 8.48, 75% of them were married and 55% were undergraduate. 23.3% of the nurse's duty period was between 5-10 years. It was determined that 73.3% of the participants did not receive any education in the field of innovation. It was determined that 65.4% of nurses did not follow the innovative studies in the field of nursing. The total score obtained from the “Individual Innovation Scale” was 66.62±8.373. This situation indicates that nurses who participated in the study were "Interrogator" degree. DISCUSSION AND CONCLUSION: It was observed that the nurses who participated in the study that remained interrogative level in their studies. From the interrogative level to the innovative level; it is extremely important for nurses to be aware of what is missing or what needs to be changed, to give importance to different thoughts, to take risks, to tolerate failure (when they can not accomplish innovation), to be agile, to think freely, to view from a wide perspective.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de ulusal ekonomik göstergeler ile intihar hızı arasındaki ilişkilerin ve ekonomik faktörlerdeki değişimlerin intihar hızını etkileyip etkilemediğinin ortaya konulmasıdır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu kapsamda, 1974-2015 yılları arası reel GSYH, işsizlik, enflasyon ve kaba intihar hızı verileri ARDL (Autoregressive Distributed Lag) sınır testi yaklaşımı kullanılarak incelenmiştir. BULGULAR: Enflasyon ve işsizliğin kaba intihar hızı üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisinin olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Reel GSYH ile kaba intihar hızı arasında ise uzun dönemde doğru yönlü (0,453) ve istatistiksel olarak da anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (p=0,000). Ekonomik krizlerin kaba intihar hızına etkisi açısından ise sadece 1994 ve 2001 ekonomik krizlerinin kaba intihar hızını anlamlı bir şekilde olumsuz etkilediği bulunmuştur (p>0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışma sonucunda, reel GSYH açısından ekonomik büyümenin intihar hızına olumsuz etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ekonomik krizlerin ise intihar hızına çoğunlukla olumsuz etkisinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
INTRODUCTION: The aim of this study is to reveal the relationship between national economic indicators and suicide rate and, whether the changes in macroeconomic factors affect suicide rate in Turkey. METHODS: In this context, real GDP, unemployment, inflation and crude suicide rate between 1974 and 2015 were examined using the ARDL (Autoregressive Distributed Lag) bounds testing approach. RESULTS: It was found that inflation and unemployment did not have a statistically significant effect on crude suicide rate (p> 0.05). There was a statistically significant (p=0.000) and direct relationship (0.453) between real GDP and crude suicide rate in the long term. In terms of the effects of economic crises on the crude suicide rate, it was found that only the 1994 and 2001 economic crises had a significant negative impact on the suicide rate (p> 0.05). DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result of the study, it is concluded that economic growth in terms of real GDP has an adverse effect on mental health. Also it is conluded that economic crises have mostly negative effects on crude suicide rates in terms of mental health.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı Sağlık ve Hemşirelik Yönetimi Dergisi (SHYD)’nin yayın özelliklerini ve gelişimini incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmada bibliyometrik analiz yöntemi kullanılmıştır. SHYD’nin ilk yayına başladığı yıldan itibaren beş yıllık süreçte (2014-2018) yayınlanmış 101 makale incelenmiştir. Yazarlar tarafından geliştirilen veri toplama formu kullanılarak çalışma verileri elde edilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, t test ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Verilerin görselleştirilmesinde Ucinet /Netdraw programı kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırmaya dahil edilen çalışmaların, % 68,32’sinin araştırma makalesi (69 çalışma) ve % 31,68’inin derleme makalesi (32 çalışma) olduğu belirlendi. 101 çalışmanın 173 farklı yazar ve 84 farklı kurum tarafından üretildiği, 44 yazarın iki ve daha fazla yayına sahip olduğu, yayınlardaki yazar sayısının 1-6 arasında değiştiği saptandı. En fazla çalışmaya (45 çalışma) sahip olan kurum İstanbul Üniversitesi, en üretken yazar ise Serap Altuntaş (9 çalışma) olarak belirlendi.Çalışmalarda en sık kullanılan anahtar kelimelerin “Hemşirelik”, “Hemşire”, “Hastane”, “Yönetici hemşire” olduğu saptandı. Çalışmaların toplam atıf sayısının 229 olduğu ve %51,49’unun (52 çalışma) atıf almadığı saptandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu araştırma, Sağlık ve Hemşirelik Yönetimi Dergisi’nin okuyucuları ve gelecekteki yazarları için,derginin geçmişi ve daha da geliştirilmesi için önemli bilgiler sunmuştur.
INTRODUCTION: The aim of this study is to investigate the characteristics and development of Journal of Health and Nursing Management. METHODS: The bibliometric analysis method was used in the study. From the year that SHYD started its first publication, 101 articles were reviewed in the five-year period (2014-2018). The study data were obtained by using the data collection form developed by the authors. In the analysis of the data, descriptive statistics, t test and correlation analysis were used.Ucinet / Netdraw program was used for visualizing the data. RESULTS: Of the studies included in the research, 68.32% were research articles (69 studies) and 31.68% of them were review (32 studies). It was found that 101 studies were produced by 173 different authors and 84 different institutions, 44 authors had two and more publications, and the number of authors in publications ranged from 1 to 6.The highest number of studies (45 studies) with the institution of Istanbul University, the most productive author Serap Altuntaş (9 studies) was determined. The most frequently used keywords were “Nursing”,“Nurse”, “Hospital” and “Nurse Executive”. The total number of citations of the studies was 229 and 51.49% (52 studies) were not cited. DISCUSSION AND CONCLUSION: This research has provided important information for the journal's history and further development for the readers and next authors of the Journal of Health and Nursing Management.
ÖZ Amaç: Bu sistematik derlemede, mıknatıs hastanelerin hemşire sonuçlarına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma için Pubmed ve Scopus veri tabanlarında “magnet hospitals”, “non-magnet hospitals”, “nursing” ve “nursing skill mix”, “nursing worked hours”, “nursing practice environment”, “missed nursing care” anahtar kelimeleri ile farklı kombinasyonlarda tarama yapılmıştır. Tarama sonucunda uluslararası dergilerde yayınlanmış 102 makaleye ulaşılmıştır. Bu makalelerden 8 makale dahil edilme kriterlerini karşılamıştır. Bulgular: Çalışmaların tümü tanımlayıcı karşılaştırmalı araştırma tipindedir. Araştırmaya dahil edilen çalışmaların büyük çoğunluğunda veriler hastanelerden ya da doğrudan hemşirelerden toplanmıştır. Araştırmalarda veri toplamada geçerli ve güvenilir ölçüm araçlarının yanı sıra, ulusal veri tabanı bilgileri ve araştırmacı/lar tarafından oluşturulan soru formları kullanılmıştır. Bu derlemeye dahil edilen sekiz araştırmanın üçünde beceri düzeyleri farklı hemşire oranı, ikisinde hemşirelik çalışma saatleri, dördünde hemşirelik uygulama ortamı ve ikisinde kaçırılmış hemşirelik bakımı incelenmiştir. Sonuç: Değerlendirilen sınırlı sayıdaki araştırma ile genel olarak mıknatıs hastanelerin çalışma ortamlarının daha iyi olduğunu, beceri düzeyi farklı hemşire oranının, kaçırılmış hemşirelik bakımının ise daha düşük olduğunu, hastanelerin çalışma saatleri arasında fark olmadığını söylemek mümkündür. Konu ile ilgili güçlü kanıtlar elde etmek için mıknatıs ve mıknatıs olmayan hastanelerin etkinliklerinin değerlendirildiği longitudinal, yarı deneysel çalışmaların yürütülmesi ve seçim yanlılığının önlenmesi için randomizasyon yapılması önerilmektedir.
ABSTRACT Aim: This study was aimed to examine the effects of magnet hospitals on nurse outcomes. Methods: Article searches were carried out using the PubMed and Scopus databases with different combinations of keywords including “magnet hospitals”, “non-magnet hospitals”, “nursing” and “nursing skill mix”, “nursing worked hours”, “nursing practice environment”, “missed nursing care”. As a result of the scanning, 102 articles that were published in international journals were reached. 8 articles from these articles met the inclusion criteria. Results: All of the 8 articles were descriptive comparative research types. The majority of studies included in this systematic review study, data were collected from the hospital or directly from nurses. For data collection; in addition to valid and reliable measurement tools, informations from national databases and questionnaires created by researcher/s were used. In the evaluated articles, nursing skill mix in three studies, nursing worked hours in two studies, nursing practice environment in four studies and missed nursing care in two studies were investigated. Conclusions: With the limited number of studies evaluated, it is possible to say that the magnet hospitals have better working environments, the levels of skill-mix of the nurses and missed nursing care are lower and there is no difference between working hours of hospitals. In order to obtain strong evidence, it is recommended to perform longitudinal, semi-experimental studies evaluating the effectiveness of magnet and non-magnet hospitals and randomization to prevent selection bias.
Küresel ısınma sera gazı ve insani faaliyetlerin arttırıcı etkileri ile tüm dünyayı etkileyen geniş kapsamlı bir problemdir. Küresel ısınma sadece dünya yüzeyinde sıcaklık artışı olarak değil, olası etkileri ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Hastaneler uygulama alanı bakımından sağlık üzerinde etkin organizasyonlardır. Ancak çeşitli faaliyetleri ile küresel ısınmanın gelişimine katkıda bulunurlar. Hastanelerin küresel ısınmayı azaltmaya yönelik adımlar atması yeryüzünde büyük farklar yaratacaktır. Hemşireler halk ile sürekli etkileşim halinde bulunması açısından küresel ısınmanın şekillenmesinde ve etkilerinin hafifletilmesinde öncü rol oynayabilir. Halk arasında güvenilir bireyler olarak bulundukları konum bakımından bilinç oluşturmaları ve birer örnek teşkil etmeleri önemlidir. Bu derlemede küresel ısınmanın etkileri üzerine sağlık ve hemşirelik hakkında okuyucuların bilgi birikimlerinin arttırılması amaçlanmıştır.
Global warming is a comprehensive problem affecting the whole world with the increasing effects of greenhouse gas and human activities. Global warming should be evaluated not only as an increase in temperature on the earth’s surface, but as a whole with its possible effects. Hospitals are effective organizations on health in terms of application area. However, they contribute to the development of global warming through various activities. Hospitals taking steps to reduce global warming will create big differences on earth. Nurses can play a pioneering role in shaping the global warming and alleviating its effects in terms of being in constant interaction with the public. It is important that nurses from an awareness and create an example in terms of their position as reliable individuals among the public. In this review, it is aimed to increase the knowledge of readers about health and nursing on the effects of global warming.
ÇALIŞMA ORTAMLARINDA HEKİM-HEMŞİRE ARASINDAKİ GERİLİM NEDENLERİ VE ÇATIŞMALARIN YÖNETİMİ Amaç: Bu çalışmanın amacı hekim ve hemşireler arasındaki çatışma sebeplerini dikkate alan deneysel çalışmaları inceleyerek literatür derleme taraması gerçekleştirmek ve elde edilen bulguları sentezleyerek okuyucuların dikkatine sunmaktır. Gerçekleştirilecek bu çalışma ile gerek uygulayıcılara gerekse araştırmacılara hekim ile hemşire arasındaki gerilim nedenlerine ilişkin önerilerde bulunulması, çatışmaları yönetmede tercih ettikleri stiller hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışma literatür derleme çalışması niteliğindedir. Yöntem: Çalışmanın evrenini hekim ve hemşireler arasındaki çatışmaların incelendiği deneysel çalışmalar oluşturmaktadır. İlgili çalışmalar Google Akademik, Ulakbim, YÖK Tez ve Türk Tıp Dizini gibi veri tabanlarından sağlanmıştır. 2004-2018 yılları arasında konuyla ilgili yapılmış olan ulusal yayınlar taranmış ve 41 çalışmaya erişilmiştir. Bunlar arasından dahil etme kriterlerine uymayan çalışmalar dışlanmış ve kalan 17 çalışma araştırma kapsamına alınmıştır. Çalışmaların taranmasında; “hastane”, “hemşire”, “hekim” ve “çatışma” anahtar kelimeleri kullanılmıştır. Bulgular: Hekim ve hemşireler arasındaki temel çatışma nedenlerinin; görev tanımlarının belirsizliği, iletişim sorunları, çalışma koşulları, hekimin kaba ve yıkıcı davranışları ile meslek algısı olduğu saptanmıştır. Çatışmaların yönetiminde en fazla kullanılan stillerin tümleştirme, uzlaşma, dinleme/anlama ve kaçınma olduğu; en az kullanılanların ise zorlama ve hükmetme olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Hekim, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının meslektaşları ile çeşitli sebeplerden dolayı çatışma yaşadıkları ve çatışmalarını yönetmede farklı yönetim stillerini kullandıkları belirlenmiştir.
CAUSES OF TENSION BETWEEN PHYSICIAN-NURSE IN WORKING ENVIRONMENTS AND MANAGEMENT OF CONFLICT Aim: The aim of the current study was to investigate the empirical studies on the reasons for conflict among physicians and nurses with a literature review on the topic. In that way, all the past findings were reviewed for the consideration of readers. By conducting this study, it was aimed to present some recommendations and to give information about the styles that preferred for the conflict management to the professionals and academics in the field. Thus, the current study was designed as a literature review. Methods: The universe of the study consists of experimental studies examining conflicts between physicians and nurses. Related studies are provided from databases such as Google Scholar, Ulakbim, YOK Thesis and Turkish Medical Index. Between the years of 2004-2018 national publications on the subject were scanned and 41 studies were reached. Among these, studies that did not meet the inclusion criteria were excluded and the remaining 17 studies were included in the study. In the screening of studies were used key words such as "hospital", "nurse", "physician" and "conflict". Results: The main conflict between physicians and nurses was found to be the uncertainty of job descriptions, communication problems, working conditions, physician's rude and destructive behaviors and occupational perception. The most commonly used styles in conflict management are integration, compromise, listening/comprehension and avoidance; the least used ones were forced and domination. Conclusion: Based on the findings, it was found that both nurses and physicians have the conflict because of different reasons and use different kinds of conflict management styles.
Kalite Yönetim Sistemi standartlarının tamamında, düzeltici ve önleyici faaliyetlerin kapsamı ve derinliği ile ilgili yaklaşımlarda kök neden analizi yapılması standartların gerekliliklerindendir. Sağlık kurumları olayın neden, nasıl gerçekleştiğini ve eğilimini anlamak, olaylardan çıkarım sağlamak, süreçleri planlayıp, uygulamak, aynı veya benzer olayın tekrarlanmasını önlemek için kök neden analizi yapmaktadırlar. Kök neden analizinde inceleme konusu kişiler değil, olay ve sebeplerdir. Amaç kimin ihmali olduğunu bulmak değil, tüm olayları gözden geçirerek sistemde iyileştirme yapmaktır. Literatürde sağlık bakım sistemi ile ilgili yapılan kök neden analizi çalışma sayısı azdır. Sağlık kurumlarında kök neden analizi gelişen veya gelişebilecek olan tıbbi hatalarda sorun çözme becerilerini arttıracaktır. Bu çalışmanın amacı, kök nedende balık kılçığı yöntemi hakkında bilgi vermek ve hemşirelikte kök neden uygulamalarına katkı sağlayacak bir örnekle pekiştirerek hemşirelere yol göstermektir.
In all standarts of Quality Management System and in approaches related to the extent and depth of corrective and preventive actions, root cause analysis is necessity of standarts. Health institutions uses root analysis to understand about cases why and how they occured, to deduce from events, to plan and implement processes and to avoid duplication of same or similar cases. Root analysiss’ area of investigation is not subjects but cases and causes. The aim is not to find out whose negligence, but to make improvements in the system by observing all all the cases. The number of root cause analysis studies in the literature are little. Root cause analysis will improve problem-solving skills in medical malpractices that may develop or develop in health institutions. The purpose of this study is to guide the nurses by informing about fishbone method in root cause analysis and by giving an example about root cause applications.